İktidar olmaktan bahsediyor. Aday olup olmayacağı bile belli değil ama kendisine büyük, büyük hedefler koyuyor. Söylediklerine bakılırsa, sanki Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin değil, bir aşiretin yönetimine talip.
Durup, durup Kanal İstanbul'a ilgi duyan şirketleri tehdit ediyor. Kredi sağlama ihtimali olan ülkelere göndermeler yapıyor. Adeta "asarım, keserim" türünden ifadelerde bulunuyor. Hepsini kovacağını, paralarını ödemeyeceğini tekrarlayıp duruyor...
Hani, bir aşiret yönetimine talip olsanız, söylersiniz bunları. Ama Türkiye Cumhuriyeti bir aşiret değil, devlet. Hem de binlerce yıllık gelenekleri olan bir devlet. Sahte kabadayılıklar bir yana, bu Cumhuriyet, Osmanlı'dan kalan borçları ödedi.
Ayrıca...
Kemal Kılıçdaroğlu farkında değil sanırım. Milletlerarası Hukuk denen bir şey var! O yüzden "Ödemem, yapmam, etmem, kovarım" türünden efelenmelerin hiçbir anlamı yok. Ödemezsen hukuk devreye girer, gereği yapılır. Yine ısrar edersen, en iyi ihtimalle bütün dünya ilişkisini keser seninle. Kalırsın tek başına.
Şimdi isterseniz konuyu bir de tersinden alalım...
İktidarın, İstanbul, Ankara, Adana, Mersin gibi CHP'li belediyeler için aynı ifadeleri kullandığını düşünelim! Mesela, şöyle bir açıklama yapılsa:
-Hiçbir yabancı banka bu belediyelere kredi sağlamaya kalkmasın. Hazine garantisi vermem. Belediyeleri devir alırsam da kuruş ödemem.
Ne olurdu?
Yer yerinden oynardı. Sadece Türkiye değil, dünya ayağa kalkardı. Ama belli ki Kılıçdaroğlu mazur görülüyor. Bu tür ifadeleri kullanabiliyor işte!
Ya da şöyle bir şey olsa, İktidar adına bir açıklamalar yapılsa...
"Şu belediyenin bu projesini gereksiz buluyor ve ihanetle eşdeğer görüyorum. Hiçbir müteahhit bu işlere bulaşmasın. Ben iktidarsam eğer bedelini ödetirim."
Olmaz tabii ki. Akla bile gelmez, hayal dahi edilemez. Tam tersine, İktidar bugün CHP'li belediyelerin yırtığını, söküğünü onarmakla, arkasında bıraktığı döküntüleri toplamakla meşgul. Çünkü bir tarafta sorumluluk ve devlet ciddiyeti var. Diğer yanda aşiret yönetimlerinde bile görülmeyecek bir sorumsuzluk ve ciddiyetsizlik!
İşin en vahim tarafı ise, parti yöneticileri de peşine takılmış, aynı söylemleri tekrarlıyorlar. Hiçbiri "Sen ne yapıyorsun, ne diyorsun?" diye uyarmıyor Kılıçdaroğlu'nu. Belli bir kitle de elleri patlayıncaya ve kızarıncaya kadar alkışlıyor.
Türkiye'de operasyonlar yapan, bizden ve milli olan her konuda engeller çıkaran yabancı sosyal medya devleri de önlerini açıyor. Hukuktan, ciddiyetten uzak bu söylemlerde bulunanları ve onları köpürtenleri alabildiğine destekliyor.
Garip, anlaşılmaz, acayip ve evlere şenlik bir hal içindeyiz vesselam!
Şimdi biliyorum ki, bunları yazdığım için saldıracaklar. Gruplar halinde, sistemli bir şekilde üzerime gelecekler. Şapkayı önlerine koyup düşünmek yerine, her zaman yaptıkları gibi çarpıtma ve kirletme yolunu seçecekler.
Ama ben tekrarlıyorum...
Biraz ciddiyet lütfen... Aşiret değil Türkiye. İmparatorluk mirasçısı koskoca bir devlet! Bu kadar kirletilemez, böylesine basitleştirilip, kin ve nefret söylemleri üzerine oturtulamaz siyaset.