Paralel yapıya yönelik operasyonlar devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belirttiği gibi, bu bir süreç! Öyle görünüyor ki, zaman içinde yenileri de eklenecek. Bu süreç uzayıp gidecek…
Üstelik, mücadele artık bir Devlet ve Hükümet politikası.
Şimdiden önemli sonuçlar alınmış durumda. Yapı içinde ciddi bir kan ve itibar kaybı yaşanıyor. Dayandığı taban küçülüyor. Ekonomik darbeler birbirini izliyor. En önemlisi de kirli çamaşırlar ortaya döküldükçe inanç erozyonu beraberinde geliyor.
Çok açık ve net olarak belli…
Bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!
* * *
Artık tılsım kayboldu…
Canı yanan, ancak düne kadar sesini çıkaramayanlar ortaya dökülüyorlar. Bütün bildiklerini ve yaşadıklarını anlatıyorlar. Ellerindeki belgeleri paylaşıyorlar. Herkes eteklerindeki taşı döküyor.
Eski defterler karıştırılıyor. Akıllara durgunluk verecek bilgi ve belgeler ortaya çıkıyor. Bunlardan biri de bugün bu yapıya yakın bir ismin yazdıkları. Son derece ilginç ve çarpıcı!
Bundan 23 yıl önce… Tarih 11 Şubat 1991…. Vahdet Dergisi’nde “Artistlere taş çıkaracak emekli vaiz” başlıklı bir yazı yayınlanıyor…
Önce ABD’nin Körfez Harekatı’ndan bahsediliyor:
“Körfez Savaşı 3. haftasını dolduruyordu. Bu geçen süre içinde Amerika ve müttefiklerinin Irak’ın yerleşim bölgeleri, askeri ve ekonomik hedefleri üzerine yağdırdıkları bomba sayısı 200 bini aşmış durumdaydı. Gece, gündüz, günün her saatinde 600 uçak havalanıyor, Irak üzerine ölüm yağdırıyor.”
Ardından Türkiye’deki vatandaş tepkisine dikkat çekiliyor:
“Bu katliama karşı kim suskun kalabilir? İnsanlar, bu vahşi savaşa, bu soykırıma tepki göstermeye başladılar. Sokaklara dökülüp, Amerika ve müttefiklerini lanetlediler. Türkiye’de Hükümet çevrelerinin bu haklı tepkilerden büyük rahatsızlık duyduğu anlaşılıyor. Hemen karşı propagandaya geçildi ve Körfez Savaşı’nın Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında süren bir savaş olmadığını etrafa yaymaya başladılar.”
Peki nasıl yapıldı bu? Yazı zaten onu anlatmak için kaleme alınmış. Bakın, neler deniliyor:
“Ardından ‘ağlayan ve ağlatan Hoca’ya’, Türkiye vaizi statüsüne çıkarılan emekli bir vaize, merkezi camilerde kürsü tesis edilerek, Saddam Hüseyin aleyhine vaazlar verildi.”
Ondan sonra daha heyecanlı satırlar birbirini izliyor:
“Dün, İran-Irak Savaşı’nda Ayetullah Humeyni’nin zulmüne karşı gelen, Saddam Hüseyin’in erdemlerinden dem vuran Hoca, şimdi yukarıdan aldığı direktifler doğrultusunda, Saddam Hüseyin’in kafirliğinden, işlediği zulümden bahsetmeye başladı. Artistlere taş çıkaracak profesyonellikle ağlayarak ve ağlatarak, üstelik Resulullah (S.A.V) adına saçma sapan rüyalar uydurarak Saddam aleyhtarlığı yapan Hoca’nın sözlerinden çıkan sonuç, Amerika’nın bölgede yaptıklarından dolayı kınanamayacağı, bu yüz kızartıcı bombardımanlardan mazur görüleceğidir.”
Yetmiyor, bitmiyor, bugün o yapının içinde olan yazarımız, “Ağlayan Hoca” dediği kişiyi yerden yere vuruyor…
Hatta, “Birilerinin birilerini beslemesi halinde, bedel de ödeteceğinden” bahsedip yüklendikçe yükleniyor:
“Hani Peygamber Efendimiz (SA.V) dünya Müslümanlarını bir vücuda benzetmişti; hani bir organa bir diken batsa, bütün organlar rahatsız olurdu? Irak’ta bir organımıza diken batmıyor, adeta koparılıyor.”
“Ey” diye devam ediyor:
“Ey ağlayan ve ağlatan Hoca… Biraz da bu hadisi hatırlatıp, bundan söz etsene!”
* * *
Çok güzel oluyor, bunların ortaya çıkması!
Vatandaş, daha düne kadar yere göğe sığdıramadığı insanlarla ilgili gerçek bilgilere sahip oluyor.
Güzel oluyor, çok güzel!..
Türkiye aydınlanıyor, bir dönem kapanıyor, yeni bir dönem başlıyor.