Aşka, daha doğrusu mutlu sonla biten aşka inanmayan biri olarak Özcan Deniz'in 'hala aşka inananlara' yaptığı filmi 'Evim Sensin'i seyrettim geçen akşam. Deniz, en zoru denemiş ve en basiti anlatmış.
En fazla çekindiğim nokta, basında birkaç gündür yer bulan 'Film boyunca ağlayacaksınız' haberleriydi. Şu sıralar her ne sebeple olursa olsun 'ağlamak', yapılacaklar listemde yok.
Gösterime gitmeden önce, Özcan Deniz'in remake'ini (tekrar çekimini) yaptığı filmin orijinalini seyrettim. Hemen, filmin adı konusunda Özcan Deniz'in daha iyi olduğunu söylemeliyim. Uzakdoğu filmlerinin temalarına hayranım ben de, ancak anlatımı uzun ve sıkıcı bulurum; şiirsel olsa da. Belli ki Özcan Deniz de aynı şekilde etkilenmiş filmden. Yabancı filmlere olan ilgisini yakından biliyorum, İran sinemasını, Güney Amerika sinemasını pek sever. Almodovar'ı, Innaritu'yu takip eder.
Dünyada da sıkça yapılan bir uygulamadır, tekrar film çekmek. Hollywood, gişedeki başarısını çoklukla bu tekniğe borçludur. Pek bilinmeyen yönetmenlerin, başarılı hikayelerini alır ve ortaya pahalı bütçelerle kotarılmış, müthiş aktörlerin oynadığı, ödüllü filmler çıkar. Sean Penn, Nicole Kidman, Al Pacino gibi kaşesi yüksek oyuncuları yine bağımsız sinemanın bir parçası olarak görmek de mümkündür. Gönlünü bu işe vermiş herkes iyi hikayenin peşindedir çünkü. Orijinal fikirlerin, daha önce denenmemişin ya da sıkı bir anlatımın...
Kore yapımı filmi seyrederken, üstelik henüz 'Evim Sensin'in tamamen o filmden esinlenilerek çekildiğinden de emin değilken, Uzakdoğulu aktrisi görünce 'Aa Fahriye Evcen' dedim. Müthiş benziyor Fahriye'ye. Acaba Özcan'ı da bu benzerlik mi etkilemişti bilmiyorum.
İtiraf etmeliyim ki, film başladığı zaman 'A, aynısı olmuş' dedim kendi kendime ama zaten ortada gizlenen bir durum da yok. Evet, bir Kore filmi adapte edilmiş, o halde seyredip görmek lazım, layıkıyla yapabilmiş mi diye...
Yapmış Özcan, hem de nasıl yapmış, gidip görmelisiniz. Bu sadece benim fikrim değil üstelik; filmi birlikte seyrettiğim yönetmen dostum Andaç Haznedaroğlu da aynı fikirdeydi, 'Kendine ben yönetmenim diyen bir çok kişiden daha başarılı Özcan' dedi, 'Üstelik görüntü yönetmeni, sanat yönetmeni ve oyunculuklar da çok başarılı...' Andaç , Özcan Deniz'i gayet iyi tanıyor, hatırlayacaksınız 'Haziran Gecesi' dizisini; işte o dizinin yönetmeniydi. 'Peki, Özcan'ın oyunculuğunu nasıl buluyorsun?' diye sordum. 'Zaten oyuncu olarak çok iyi ama sen anlatıma baksana, nasıl naif, nasıl güzel anlatmış öyküyü...'
Bir yönetmenin diğerini beğenmesi zordur ama Andaç herkesin hakkını verir, kulağıma birkaç isim fısıldadı, 'Bunların hepsinden daha iyi.' İsimleri söylemeyeceğim, aynı fikirdeyim Andaç'la. Özcan Deniz, seyirciyi kandırmadan, yönetmen oyunları yapmadan, nasıl basit anlatmış hikayeyi.
Elbette müziklerden bahsetmeliyiz, müziklere de büyük para harcandığı ortada, Prag Filarmoni Orkestrası'na çaldırmış parçaları Özcan, her bir diyalog için ayrı bir nota duymak mümkün. Soundtrack'ini edinmelisiniz, albüm Poll Production imzalı. Bu arada albümün Polat Yağcı tarafından yapıldığını o sırada bilmiyordum ve gösterime gelen Orhan Gencebay ayılttı beni, malum aynı şirketin sanatçıları. Hoca pek bir keyifliydi o akşam, filmde Sevim Hanım'ın (Emre) gözyaşlarını tutamadığına şahit oldum.
Gözyaşı konusunu açmışken, ağlamadığımı söylemem lazım, iki gün üst üste aynı filmi seyredince ağlamak zor. Kore yapımı olan versiyon zaten ağlatamaz, zira onların didaktik ve 'tuhaf' anlatımı bana itici geliyor.
'Evim Sensin'in etkisinde kalmamak mümkün değil. Her oyuncu başarılı ancak Fahriye ve Fahriye ve illa Fahriye ve mutlaka Fahriye izlenmeli. Tamam, Fahriye başından sonuna dek ağlıyor, tamam film acıklı, tamam içiniz daralacak ama bir yandan da yönetmenin kalın kalemlerle altını çizmeye çalıştığı 'aşkın hala var olabileceği' ihtimali başınızı döndürecek.
FİLMDEN NOTLAR
- Zengin babanın kızının, inşaat işçisine ya da marangoza aşık olma ihtimali bence çok seksi. Tam tersi de öyle...
- Büyük aşk yaşayan ama asla toplum karşısına el ele göz göze çıkmayan Özcan Deniz ve Fahriye Evcen'i (sık sık ayrılıp barışan çift, şu sıralar ayrı), sonsuz aşkın kahramanları olarak izlemek de çok seksi. Tuhaf da aynı zamanda, gerçek hayatta el ele görmüyorsunuz ama filmde dudak dudağa hallerini milyonlar seyrediyor.
- Milyonlar seyrediyor demişken, gişe konusunda bir endişem yok. Başarılı olacaktır, sinema eleştirmenleri neler yazacak merakla bekliyorum bu arada. Sallayacaklar mı?
- Özcan Deniz'e uzun ve koyu renk saç yakışmıyor. Filmin sonunda kısaltıyor saçlarını, o hali gayet iyi.
- Fahriye Evcen'in güzelliği ne olacak?
- Fahriye Evcen'in oyunculuğu ne olacak? Acaba bu filmdeki başarısından sonra yine Oya Aydoğan demeç verip, 'Onu ben keşfettim' diyecek mi?
- Gösterimde büyük ilgi çekenlerden biri de Mahsun Kırmızıgül idi. Özcan Deniz'i kutladı Mahsun, ancak filmi seyretti mi göremedim; zira ben salona girerken dışarıdaydı, ben çıktığımda yine dışarıdaydı.
- Sanat ve görüntü ekibini tekrar kutluyorum.
BULUT ATLASI
- Sinema aşığıyım ben, en berbat ve sıkıcı filmleri bile bir başka gözle takip ederim. Durup dururken 'bağımsız sinema' okumuş biriyim neticede, 'Ne işine yaradı?' diye sormayın. Çok pahalı ve lüks bir hobi diyelim. Sinemadan aldığım keyfi defalarca katlıyor o kadar.
- Her filmden hoşlanmayan biriyseniz, biraz araştırarak gidin sinemaya. Zira izlediğim salonda oflayanlar puflayanlar vardı, hem de benim aşık olduğum sahnelerde.
- Sadece bir hayatı değil, birçoğunu yaşadığımızı düşünürüm; bilinçaltı feci ilgimi çeker. Rüyaların başka ve anlamamızın mümkün olmadığı derinlikleri olduğuna inanırım. Bugün hayatımızda yer alan insanlarla, başka ve önceki hayatlarda karşılaşmış olma ihtimalimiz var. Bu açıdan film benim için son derece kışkırtıcı ve ilgi çekiciydi.
- Acaba en yakın arkadaşınız bir önceki hayatta en büyük düşmanınız mıydı; acaba tanıdığınız en sert adam bir önceki hayatında bir eşcinsel miydi; acaba sevdiğiniz kişiyle daha önce yollarınız çeşitli aksilikler sebebiyle kesişmemiş olabilir miydi?
- Filmin sonunda kim hangi rollerde ayrıntılı olarak yazsa da ikinci kez seyredip, kim hangi rolde oynamış ve kaç kere rol almış bakmak lazım. Tom Hanks, Halle Berry ve Hugh Grant kolayca algılanabiliyor ama yan rollerdeki oyuncuların performansı tarifsiz...