Güzel ve genç görünmek, zayıflamak ve her ne demekse ‘fit’ kalmak sadece kadınların derdi değil son günlerde. Erkeklerin iyi görünme çabasının kadınlarla doğrudan ilgisi olduğunu düşünüyor ve ‘Çağatay Ulusoy baskısı’ndan bahsetmek istiyorum.
Kadınlar da erkekler de diğer kadınlar için iyi görünmek ister. Bu özlü söz mutlaka ünlü birine aittir ve dibine kadar doğrudur. Konumuz erkeklerin hızla zayıflaması, kendilerine dikkat etmeye başlamaları ve güzellik takıntıları. Bir bu eksikti bana kalırsa, zayıf, güzel ve fit kadınlar yetmiyordu; şimdi salata yiyen, sabah akşam spor yapan, kaşlarını aldıran adamlarla uğraşacağız! Erkekleri kendi aralarında komik olanlar ve olmayanlar olarak ikiye ayıralım ilkin. Komik olmayanlar kendi aralarında ne yaparlarsa yapsınlar, komikler candır, oradan yürüyeceğiz.
“Komik ve eğlenceli adamlar nasıl göründükleriyle hiç alakadar olmazlar, hatta kilonun katkısı bile vardır onlara. Ta ki, âşık olana kadar” diye düşünürdüm. Sonra şunu fark ettim, tamam kadınlara güzel görünmek istiyorlar ama yakışıklı adamlarla rekabetteler. O halde öne geçmenin yolu önce zengin olmaktan, akabinde de kilo vermekten geçiyor. Derken sayfa sayfa Çağatay Ulusoy ve benzeri erkek güzellerinin fotoğrafları süsledi gazete sayfalarını. Bir yandan gazetelerde güzel ve bir nebze de olsa çıplak erkek kullanılması şu açıdan hoşuma gidiyor: Kardeşim, biz yıllardır ne meleklere, ne piliçlere, ne dişi kaplanlara, ne bebek suratlılara direndik, haberiniz var mı? Dünyada zaten hepi topu 8 tane olan süper model fotoğrafları 80 milyon defa haber oldu, bizim adamlar “Bunlar kadınsa siz nesiniz?” gibi abuk sabuk cümlelerle çıktılar karşımıza. İşte buyurun bakalım, Çağatay’ı iyi inceleyin.
KADİR, HASTANELİK OLMUŞTU!
Burundan nefes alıp ağızdan vererek devam ediyorum tespitlerime.
Önce Mesut Yar zayıfladı, o yıllarda henüz Çağatay Ulusoy icat edilmemişti! Kıvanç vardı, Kenan vardı, hiç olmadı Brad Pitt vardı. Acı biber yemeye odaklı ‘Mesut Yar zayıflamasında, başka erkek faktörü yoktu ve fakat ekranda iyi görünmek kaygısı vardı, diyebilirim. Sonuç şahane oldu ama keşke verdiği kilolarla bir adet daha Mesut yapılabilseydi… Çağatay potansiyeli var!
Ondan da önce Kadir Çöpdemir zayıflamaya karar vermiş. Benim de yazar olarak emek verdiğim ‘Ekmek Teknesi’ dizisinin bir bölümünde hastaneye kaldırmıştık Kadir’i. Bir tepsi baklava ve ardından ‘bir ekmek arası ciğer’ yediği rivayet edilmişti. Kadir kilodan önce şöhret ve para kazanınca zaten ilgiyi çekmişti üstüne ama eski hali sevimliydi. Çağatay potansiyeli var mı? Yok!
Okan Karacan’la defalarca aynı ortamda bulunduk. Eğer Çağatay’ın bir damlacık bile katkısı olduysa zayıflamasında, helal olsun derim. Okan zayıflamalıydı illa. Bir de gönlü, güzel bir genç kıza kaymıştı, daha ne olsundu? Okan, sağlıklı yaşam konusunda program bile yapabilir, acayip eğitti kendini. Çağatay potansiyeli yok ama Okan potansiyeli hiç de küçümsenmemelidir.
Reha Muhtar’a da değinmeliyim, konuyu bağlamadan. Komik olmayan ama son derece eğlenceli bir insandır ve geçenlerde köşesinde yazdı zayıfladığını. Spora başlamıştı ve 12 kilo vermişti. Reha Bey sanırım yeni sezona hazırlanıyor, yeni bir aşka hazır mı bilemem ama bedeni ve ruhuyla göz kırpıyor gibi…
Reha Muhtar, Çağatay’dan baskı gördü mü? Hiç sanmam… Tanımıyor bile olabilir. Potansiyel var mı? Reha Muhtar on Çağatay gücündedir, böyle biline.
‘Müşteri memnuniyeti’
Home Depot, bir yapı markettir, evle alakalı ne isterseniz bulabiliyorsunuz. ABD’nin ve Kanada’nın her eyaletinde onlarcası mevcut. Konu müşteri memnuniyeti. Hikâye Home Depot’da geçiyor. Yaşlı bir kadın, araba lastikleriyle markete gelir ve geri vermek istediğini söyler, parasının iadesini talep eder. Görevli şaşırır ve yaşlı kadına geri alamayacaklarını çünkü hiçbir zaman araba lastiği satmadıklarını söyler. Kadın vefat eden kocasının lastikleri oradan aldığını söylediğini, ancak aradan yıllar geçtiği için faturanın da kendisinde olmadığını anlatır. Satıcı ne yapacağını bilemez ve müdürünü çağırır.
Müdür, kadını dinler, kadıncağız “Vefat eden kocama güveniyorum, bana neden yanlış bilgi versin ki, buradan almış” demektedir. Adam “Tamam” der, “Haklısınız, lastikleri geri alacağız”. Kadına ne kadar ödediklerini sorar, parayı iade ederler. Satış görevlisi, kadın gittikten sonra müdüre neden böyle davrandığını sorar. Müdür, müşteri memnuniyeti kavramını anlatır ve mağazadan hiçbir müşterinin memnun olmadan çıkmaması gerektiğini söyler. Lastikleri de bir simge olarak mağaza girişine asarlar. Müdür sonradan bir araştırma yaptırır ve gerçekten de orada yıllar önce bir lastikçi olduğunu öğrenir. Home Depot mağazası orada inşa edilmeden uzun yıllar önce… Ne kadar da Türkiye’deki satış anlayışına benziyor değil mi!!!