İlginç bir durum yaşadığım. Bir yandan büyük konuşmanın ne kadar aptalca olduğunu biliyorum, büyük cümleler kurmanın da. Bir yandan da arada kan bağımın olmadığı acı çeken bir uzaktan akraba...
Başına türlü hadise gelen biriyim ben, tıpkı bu mesleği yapan nice arkadaş gibi çok hikaye bilmenin, fazla görüp geçirmenin, ziyadesiyle insan tanımanın yarattığı 'sürmenaj' durumuyla baş etmeye çalışıyorum. Zaman zaman konu eylediğim kişi ve olaylara sonradan baktığımda 'ah keşke' dediklerim de oluyor, eksik bulduklarım da 'fazla olmuş' dediklerim de... Ali ve Ayşe evlendi, her aşk sevindiriyor beni garip bir biçimde, her aşkta sonsuzluk ihtimali olabileceğini düşünüyorum; üstelik içinde olmadığım aşklardan bile beslenebiliyorum. İki popüler insan evlenince konuşmadan edemiyor insan, gazeteci için 'gergin' ortamdır bu; benim gibi köşeciyseniz yazmalısınız; yazmazsanız okuyucu fikrinizi beyan etmek istemediniz zanneder, yazar da fikir beyan ederseniz 'çok bilmiş-ukala-ahkamcı-her şeyi bilen kadın' ilan edilebilirsiniz bir-iki kelimeyle. Hadisenin tutulacak ucuna karar vermek durumunda kalırsınız...
Tıpkı benim yaptığım gibi...
Ali ve Ayşe evlendi, Ayşe'yi tanıyorum, seviyorum, Ayşe mutlu olsun istiyorum. Hürriyet'e 2007'de verdiği bir röportajda 'Ben akıllı bir adam arıyorum. Bilen adam arıyorum. Usul bilen, yol yordam bilen. Bir şey sorduğumda akıl verebilecek. Yemek yemeyi bilecek. Hamburger yiyen adamla işim olamaz, enginar yiyen bir adamla olur ama. Enginar yiyen adam isterim. Balık yiyen adam isterim. İçtiğini bilen adam isterim. Zevkleri olan bir adam. Hayran olmadığım bir adamla olamam. Az gelir bana. Yetmez. İstemem' diyordu; büyük ihtimalle Ali Taran'da bu özelliklerin hepsi var...
SELMA'NIN YAŞADIĞI KISIM
Sadede geleceğim. Ali Taran'ın iki hafta önce boşandığı Selma Taran'ın annesi, annemin çok sevdiği bir ahbabı. Uzunca bir süredir neler yaşadığını, neler atlattığını, boşanmanın seyrini biliyorum. Acılar hepimiz için, zorluklar, düşmeler-kalkmalar herkes için. Selma Taran, basına da defalarca yansıdığı için söylüyorum bir süredir tedavi görüyordu; iyileşme sürecinde boşandılar. Bu gelişme mutlaka Ali Taran'ın içini rahatlatan da bir durumdur. Ancak ben hiçbir kadının, hastalık dönemindeki, 21 yıllık kocasını kendinden 20 küsur yaş küçük bir erkek için boşayacağını sanmam...
Peki, aşk beklese olur muydu?
Olurdu, Selma için ne bileyim, bir yıl bekleseler gayet şık olurdu. Bakın geçen yıl Vatan'a verdikleri röportajda Selma ve Ali Taran ne demişler: 'Ali Taran: Onkoloğumuz Selma'ya, 'Siz en güzel iki hastamdan birisiniz, ama öbür güzel olan hastamı kocası, kanser oldu diye terk etti' dedi.
- Selma Taran: Böyle şeyler çok yaşanıyormuş. İlk gördüğümde Ali'ye çok aşıktım. Şimdi daha çok aşığım...
Bilmiyorum, Ayşe ya da Ali beklese aşk beklemeyebilirdi...
Başta da dedim ya ne desem bir tarafa çekilecek, ben ne tarafından tuttuğumu bilmediğim bir değneği dengelemeye çalışıyorum. Bir Selma oluyorum, bir Ayşe ama hiç Ali olamıyorum; sadece bunu biliyorum...
HAFTALIK
- Lady Gaga'nın makyajına dikkat çekmek isterim ey cumartesi günü sayfama takılan kıymetli okuyucum; yıllar önce Yeni Asır'da muhabir olarak çalışırken habersizlikten bir makyöze 'açık göz makyajı' yaptırtmış (tam da fotoğraftaki gibi) ve tamamen uydurma bir haberle günü kurtarmıştım. Ben hayal gücümün kıymetini bilemedim ona yanarım...
- Toprağın kralı, reklam fotoğraflarında! Toprak, çim ve sert zeminde 'grand slam' kazanan tek erkek tenisçi olan 1986 doğumlu Rafael Nadal, Emporio Armani için poz vermiş. Ben sporcunun zeki, çevik ve yakışıklı olanını severim demiş miydim? Demiştim.
New York'ta yeni trend, masa tenisi
Fotoğraf Şanghay'da yapılan Çin ve Dünya karmalarının karşılaştığı turnuvadan. 24-25 Haziran'da düzenlenen turnuvada ufak bir gösterinin ardından poz verdi Oscar'lı oyuncu Susan Sarandon (95'te 'Dead Man Walking' ile En İyi Yardımcı Oyuncu Oscar'ı almıştı). İki yıl kadar önce New York'ta SPIN adını verdiği bir masa tenisi kulübü kuran Sarandon, takımıyla Şanghay'a gelerek ABD'nin yeni trendi olarak gösterilen bu spora olan bağlılığını gösteriyordu. İşin dedikodu kısmı şöyle; Susan 23 yıldır beraber olduğu Tim Robbins'ten bir masa tenisi oyuncusu olan yönetmen Jonathan Bricklin yüzünden ayrılmıştı. SPIN'in sahiplerinden birinin de yine Bricklin olduğu söyleniyor. SPIN'den sonra 'cool' spor olarak algılanmaya başlayan ve şehre hızla yayılan masa tenisi New York'un en şık otellerinde bile oynanır olmuş. Yaş ve cinsiyet farkı tanımayan masa tenisini -olur ya- SPIN'de oynamak isterseniz ayda 65 dolar vermeniz yeterli olacaktır. Sınırsız üyelik isterseniz yıllık 650 dolar vermeniz gerekiyor, ayrıca kulüpte organizasyonlar düzenleniyor, partiler veriliyor ve özel mönülere sahip restoranlar da var. Bakarsınız yakın zamanda İstanbul'da da moda olur ve adım başı masa tenisi kulübü açılır.
NOT: Bu arada sezonu birinci sırada bitiren masa tenisi şampiyonu Fenerbahçe kız takımını kutluyorum...