Geçtiğimiz hafta, Başkomiser veya Emniyet Müdürü olarak görmeye alıştığımız Zafer Ergin'i bambaşka bir hikayenin kahramanı olarak izledik. Ergin'den hareketle kadınların hangi erkekleri ve neden onları arzu ettiklerini kurcaladım...
George Clooney'ye, Johnny Depp'e, Ahmet Hakan'a, Hıncal Uluç'a bakıyorum, kimin ne kadar yakışıklı ya da çarpıcı olduğunu tespit etmek amacında falan değilim.
Bakın en baştan anlatayım, kız arkadaşım oto sanayinin önünden geçerken gördüğü tamircinin Halit Ergenç'e çok benzediğini söyledi. Şöyle bir soru geldi aklımıza; Halit Ergenç araba tamircisi olsa arzu nesnesi olur muydu? Kıvanç Tatlıtuğ için düşünelim aynı şeyi, tamirci Kıvanç kadınların düşlerini süsler miydi? Arkadaşımla Kıvanç'ı nerede görürsek görelim birbirimizi dürteceğimiz konusunda hemfikirdik ama kadınların bayıldığı birkaç isim bizi asla heyecanlandırmıyordu.
ARZU EDİLMENİN 4 KURALI
İsim vermekten pek hoşlanmıyorum ama doğru anlatabilmek için mecburum; Zafer Ergin muhakkak son derece yetenekli, çekici, etkileyici bir erkek ama diyelim ki, kendisini ayakta alkışladığımız tiyatronun gişesinde çalışsaydı, arkadaşlık kurmak için kapısında bekleyenler olur muydu?
Bir erkek eğer Kıvanç gibi, Kıvanç kadar yakışıklı değilse işinde başarılı olmak zorunda! Kural bir...
Hıncal Uluç mesela... Çok erkek bilirim kıskanır yaşantısını, yanındaki kadınları, bulunduğu ortamları. Hıncal Uluç bu kadar popüler ve başarılı bir köşe yazarı olmasaydı da, çalıştığı gazetede ön planda olmayan bir görevi olsaydı, acaba kim 'sweetheart'ı olurdu 2011'in 14 Şubat'ında? Demek ki erkeklerin işlerinde başarılı olmasının yanı sıra popüler bir işleri de olmalıymış... Kural iki...
Beni şimdi kesseniz de adını söylemeyeceğim bir işadamı arkadaşıma, daha doğrusu çapkınlığı ve sevgilileriyle böbürlenen çok zengin bir arkadaşıma 'Sen bu holdingde garson olsaydın' diye sormuştum, 'Hangi mankenlerle sevgili olmayı bırak, arkadaş olabilirdin?' Kural üç; statü ve sınıflar çok önemliymiş. (Buraya kadar saydığım bütün kuralları Kıvanç Tatlıtuğ yerle bir edebilir farkındayım.)
Peki ya zenginlik ne kadar önemli? Bir erkeği daha yakışıklı yapar mı? Şunu hemen söylemeliyim, kişisel tecrübe; erkek de parası olunca kendini yakışıklı zannediyor, kadın da adamı yakışıklı algılıyor... Para her şeymiş, kural dört...
SONUÇ: Arzu nesnesi olarak görülen erkekler gerçekte arzu nesnesi olup olmadıklarını anlamak için, basit bir test uygulayabilirler. Kılık kıyafeti, arabayı, cüzdanı bir kenara koyup baksınlar, kim kalıcı kim gidici? Ve 'fekat' sanırım iki cins de memnun bu oyundan herkes kendini bir güzel kaptırmış oynuyor; neden bozmaya çalışıyorum acep?
SONUÇ İKİ: Kadınları anlama kılavuzlarını daha sağlıklı bulurum, vardır ya böyle kitaplar; 'Erkeği nasıl tanırsınız, kadınları nasıl anlarsınız?' başlıklı. Erkekler için yazılmış kitapları okumaya lüzum yok; onlar basitlik abideleri, onlar iki cümleli hikayelerin kahramanları, onlar hiç büyümeyen erkek çocuklarıdır çünkü. Erkeklere anlam yüklemeye, onların derinliklerinde boğulmaya kalkışan biz kadınlar kafa üstü çakılırız suyun dibine; kaçınılmaz son. 'Ah şu biz karakaşlı kadınlar' diye bir kitap yazasım geldi, tutar mı acaba?
'Çok geçerli' bir sebep
Temmuz 5'te 'Merhabalar, Ceyla Gölcüklü'nün kurucusu olduğu Dante Gastronomi, gıda sektörünün profesyonellerini ağırlamaya devam ediyor' diye başlayan bir e-mail düşmüştü posta kutuma. Kendisi ile röportaj yapmak istediğimi ilettim, bir-iki hafta sonra olumsuz bir cevap geldi PR işlerini yapan şirketten. Kafaya taktım ya bir kere, illa yapacağım röportajımı, cep telefonundan aradım. Bana 'Çok isterdim ama mümkün değil çok yoğunum' dedi. 'Siz benimle röportaj yapmak mı istemiyorsunuz yoksa; isteseniz pekala vakit buluruz' dedim hafif sitem ederek. 'Size vakit ayıramıyorum ama istemiyorum sanmayın. Çok geçerli bir sebebim var, inanın bugünlerde hiç vaktim yok' dedi. Çok geçerli sebep bu olmasaydı keşke, kulağımdan sesi hiç gitmiyor; ona kıskançlıkla, hasetle bakan tanıdıklarım var; 'Ne şanslı kadın' diye iç geçirirler yıllardır. Şimdi herkes sus pus; 'Şans nedir' diye, 'Hayat ne menem bir şeydir' diye sorguluyorlardır sanırım. Geçerli bir sebepleri yoksa, sorguluyor olmalılar; bilemem!
Michael, dünyanın en masum insanıydı
'David LaChapelle gerçek adınız mı' diye sordum, kahkaha atarak cevap verdi, 'Koskoca ailemin soyadını değiştirecek kadar delirmedim daha, öyle yüksek bir egom yok'... Dünyanın en ünlü fotoğrafçılarından biri olan David LaChapelle, İstanbul Akaret'lerde açılan Paul Kasmin Galeri'nin ilk sanatçısı oldu. LaChapelle fotoğraflarını deli gibi takip ederim yıllardır hatta geçen yıl Paris'te koca bir günü sergisinde geçirmiştim. İstanbul'daki sergisi açılmadan bir gün önce David ve Paul Kasmin ile galeride buluşup konuştuk; Angelina Jolie'den Cameron Diaz'a çekmediği ünlü, Paris Hilton'dan Naomi Campbell'e kadar da soymadığı güzel yok; o bir dahi. Fotoğrafın bir sanat olduğunu ve tamamen tesadüf eseri başladığı işine aşık olduğunu söylüyor. Michael Jackson fotoğrafları yeni, Michael öldükten sonra yapmış, çekilmiş fotoğraflardan faydalanarak. Çok iyi arkadaşlarmış ve sol elinin işaret parmağına yüzük gibi duran bir 'Michael' yazdırmış. Onun kaderine üzülüyor, çocukken yaşadıklarına, ödediği bedellere kızıyor. İstanbul'da sergilenmeyen ama Paris'te gördüğüm bir fotoğrafta tamamen çıplak olan Paris Hilton içinse, 'Harika bir kız ama aile sevgisi tatmadan büyümüş. Zengin insanların sorunları yok zannedilir oysa onlar çok daha derin dertlerle baş etmek zorundadırlar' diyor. Sergide, Elvis Presley'in Prissila ile evliliğinin ilk gecesini anlatan sürpriz bir fotoğraf da var, bizim Tarkan'ımız Elvis olmuş. Muhteşem!.. David LaChapelle'e gerçekten Bülent Ersoy'u merak edip etmediğini soruyorum, evet ediyor ve onunla çalışmak istiyor. LA'de bir stüdyosu bulunan ve fotoğrafları çekmeden önce zihninde canlandıran David çocukları, insanları, doğayı çok seviyor. Türkiye'de sergi açmakta tereddüt etti mi acaba? 'Hayır' diyor, ben dil, din, ırk ayırmam; bizi birbirimizden ayıran çok farkımız var ama hepimiz aynıyız. Duygularımız, hislerimiz, varoluş sebebimiz aynı... Tüm bu söylediklerini eserlerinde anında görmek mümkün, sergiyi sakın ama sakın kaçırmayın....
HAFTALIK
- İçinde 'yumurta' kelimesi geçen her cümle 'yumurta-tavuk' ilişkisini hatırlatır yumurta sevmeyen bünyeme ve içinden çıkamam. Ha bir de yumurtaya can veren Allah şu insanoğluna bir gıdım daha akıl vereydi ya!
- Gecenin bir vakti FOX'ta 'Kirli Beyaz'a rastladım, ben bu kadar güzel uyuduğumu hatırlamıyorum. Herkes oradaydı, herkes!
- Okurdan gelen her e-mail'de yazılanlar doğru mudur? Sina Koloğlu okurunun cevabını hiç tereddüt etmeden doğru kabul edip 'Canlı Para'da hata yapıldığını yazıyor ama işin aslı öyle değil. Okur sorunun iki doğru cevabı olduğunu söylemiş. Soru 'Adile Naşit kimin kızıdır' cevaplar arasında Amelya Hanım var ki doğru şıktır; diğer şıklar Selim Naşit Özcan ve Komik-i Şehir İsmail Efendi olarak verildi. Okuru Sina'yı fena yanıltmış. Komik-i Şehir Naşit Efendi, Adile Naşit'in babasıdır, İsmail değil!