Demokrasiyi ve sandığı çok seven Türkiye halkı geçtiğimiz pazar günü yeni bir genel seçimde daha oyunu kullandı. Seçimlere katılma oranı %86.7 ile tavan yaptı. Anayasa referandumunda %75'in altında kalan katılma oranının bu düzeye çıkması, halkın geleceğine ne kadar sahip çıktığının da bir göstergesiydi. Beklentilerin aksine katılma oranının yüksekliği AKP'nin oy oranını azaltmadı. Aksine pasif vatandaşların aktif hale gelmesi, AKP'ye verilen desteğin %50'lere çıkmasında önemli bir pay sahibi oldu. Genel bir değerlendirme yapalım.
1- AKP, 3. iktidar dönemine rağmen oy oranını %50'ye taşıyarak ülkedeki her iki seçmenden birisinin oyunu aldı. Bu, iktidarın dünya çapındaki krizlere rağmen yıpranmadığını, aksine giderek daha da kök saldığını gösterdi. Selefleri olan Demokrat Parti ve Adalet Partisi'nin bıraktığı boşlukğa yerleşen AKP'nin %55 sınırına kadar gitmesi, Türkiye'deki merkez sağ potansiyeli bakımından mümkün. Geçmişte merkez sağın lider partileri %52'lik oy oranlarını yakalamayı başarmışlardı. Bu trendin devamı halinde önümüzdeki yerel seçimlerde oy oranının daha da yükselmesi şaşırtıcı olmaz. Burada ilginç olan nokta, merkez sağda bu denli yoğunlaşmanın olduğu her dönemde CHP'nin de %30'ları yakalaması iken, son yıllarda artık böyle bir ihtimalin neredeyse ortadan kalkması. 1980 darbesiyle Türkiye'de yolu açılan dışa açık liberal sistemin ülkemizdeki en belirgin sonuçlarından biri de kanımca Türkiye'de kendisini merkez sol olarak tanımlayan muhalefet anlayışının artık %20'lerde kilitlenmiş durumda olması.
2- CHP'nin bu seçimlerde büyük bir başarısızlığa uğramış olduğu algısına rağmen, matematiksel olarak en fazla gelişen parti olduğu söylenebilir. Oy oranını %20.8'den %25.9'a çıkartan, milletvekili sayısını 135'e yükselten bir partinin bugün en fazla eleştirilen sonucu yaratmış olması, garip olmakla birlikte beklentilerin yüksekliği ile ilgili. Bunda bazı kamuoyu araştırma şirketlerinin manipülatif tavrının ve CHP'nin iç çekişmelerinin etkili olduğu aşikar. Kemal Kılıçdaroğlu'nun bundan sonra liderliğini sürdürüp sürdüremeyeceği, matematik başarının algısal başarısızlıkla mücadelesinden çıkacak sonuca bağlı. Bir lider olarak en büyük talihsizliği ise, iktidar partisinin muhalefetin başarısını gölgeleyecek kadar üstün bir performans göstermesi ve tarihi bir grafik yakalaması.
3- MHP'nin seçim öncesi krizlere rağmen barajı rahatlıkla geçerek Meclis'e 53 milletvekili göndermesinin geri planında ciddi miktarda tepki oyu da bulunuyor. Bu durumun CHP'nin aleyhine işlediği ve ciddi miktarda oyun MHP'ye kaydığı gözlenebilen bir gerçek. Birçok seçmenin, MHP'nin kaset skandallarıyla eritilmesine tepki olarak, 'baraj altında kalmasın' endişesiyle oyunu bu partiye verdiği biliniyor. Skandallar sonrası algının iyi yönetilmesi ve mağduriyete karşı halkımızın geleneksel tepkisi, MHP'nin seçimlerden görece başarılı olarak çıkmasını sağlayan en önemli faktörler. Algının ne kadar önemli olduğunu gösteren bir diğer konu ise matematik olarak hem oy oranı hem de milletvekili sayısı bakımından Meclis'teki en ağır kaybı yaşayan bu partinin bugün başarılı olarak kabul edilmesi. Ne demişler? Algı gerçektir.
4- BDP'nin bağımsız kontenjanından Meclis'e taşıdığı 36 milletvekili yeni Meclis kompozisyondaki en renkli durum. Beklenmedik ölçüde büyük bir başarı yakalayan BDP'nin önümüzdeki dönemde etnik merkezli bir Kürt partisi yerine, sol hüviyetli bir muhalefet partisine dönüşmesi sürpriz olmaz. Üstelik üstlendikleri bu yeni rolü layıkıyla oynamaları halinde, ana muhalefetten çok daha etkin bir profil çizmeleri de mümkün.
5- Son olarak bu seçim tüm partilerin kazandığı bir seçim olarak tarihe geçecek. Son yılların oy rekorunu kıran AKP de, matematiksel olarak en karlı çıkan CHP de, barajı geçmeyi başaran MHP de, beklenmedik sonuçlara ulaşan BDP de galip. Ne güzel!