Çocukluktan itibaren 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını neşe içinde ve heyecanla kutlamaya alışkın olan benim neslim, bu yıl ilk defa 1 Mayıslaşma sürecine sokulan bir bayramla karşılaştı. Nedeni anlaşılamayacak şekilde alınan bir yasaklama kararıyla birlikte (ihbar var deniliyor), bayram ortadan ikiye bölündü. Biz de her zamankinden farklı olarak elinde bayraklarla, şarkı türkü söyleyerek çoluk çocuk yürüyen yüzbinler yerine, maalesef itiş kakış, polis copu, biber gazı, tazyikli su manzaraları seyrettik.
'Yasaklandı böyle oldu, yasaklanmasaydı nasıl olurdu?' perspektifine hiç girmiyorum. Zira Başbakan Erdoğan ve hükümet alınan kararın ardında duruyor. Yasak olmasaydı bazı gruplar iktidar aleyhtarı gösteri yapacak, bayramı istismar edeceklermiş deniliyor. 'Allah'tan yasaklandı da bu gruplar gösteri yapamadı mı?' diye sormak lazım. Zira şaka gibi bir karar, bumerang gibi gidip karar alıcıları vurdu bu çok açık. O gruplar yasaklama sayesinde normalde çıkartabileceklerinden çok daha fazla ses çıkardılar ve Ankara Valiliği'nin de desteğiyle yüzbinleri arkalarına aldılar. Kanımca siyaseten ciddi bir stratejik hata yapıldı. Lakin bizim siyasi kültürümüzde hata yapıldığını kabul edip geri adım atma tavrı olmadığı için, hali hazırda işler daha da sertleşme yoluna girmiş görünüyor.
Şimdi de savcılık soruşturma açıp bazı suçlular belirleyecekmiş. Suçun tanımı ise 'Cumhuriyet Bayramı'nı kutlamak'. 'Onların derdi bayram değildi', 'bayrağımızı ve değerlerimizi kalkan yaparak siyasi kavga çıkartmak istiyorlardı' safsatalarını bırakalım bir kenara. Öyle olsa ne fark eder ki. Kuşkusuz bazıları bu düşüncedeydiler. Ama milyonlarca insan, ki bunların içine milyonlarca AKP destekçisi de dahil Cumhuriyete ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş bayramına sahip çıkmak arzusundaydı. Onları mutsuz etmeye, hayal kırıklığı oluşturmaya, en güçlü ortak siyasi değerimizi böylesine hırpalamaya kimin hakkı vardı? İstediğiniz kadar 'konu bayramın kutlanması falan değil, zaten kutlanmadı mı? Gayet güzel kutladık' deyin. Kamuoyunun algısı çok net: AKP bayramı yasakladı. Öyle olsa da, olmasa da konu artık bu. Bu bir iletişim ve algı yönetimi meselesi.
Siyasetin tepesi de bu süreçte oldukça gergin görünüyor. Öyle bir bayram kutladık ki, evlere şenlik. İlk başta partiler arasında bir çatışma gibi görünen 'bayramın nasıl kutlanması gerektiği' konusu, Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında ciddi bir ihtilafa dönüşmüş durumda. Nitekim Başbakan Erdoğan, 'barikatların kaldırılması konusunda Cumhurbaşkanı'nın talimat verdiğine inanmadığını söyleyip, biz bu ülkeyi çift başlılıkla yönetmedik' derken çok önemli bir siyasi ayrışmanın sinyallerini de veriyor. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na 'sen devlet işlerine karışma' mealinden gönderdiği mesaj, önümüzdeki dönemde siyasetin ciddi bir biçimde çalkalanacağını gösteriyor.
Keza CHP içerisinde de kazan kaynamaya başlamış bulunuyor. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun, İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı'nın 29 Ekim törenleri sırasında askerlere 'sizin koruyamadığınız cumhuriyeti biz koruyoruz' demesi üzerine 'darbeden medet uman CHP'li olamaz' şeklinde tepki göstermesi önemli bir işaret. CHP kendi içerisinde ciddi bir mücadele sürecine girecek besbelli. Ana tema da özgürlükler konusunda nasıl bir tavır alınacağı olacak. Asker sivil ilişkilerinde, Kürt meselesinde, dini inançlar konusunda, AB sürecinde partinin nerede duracağı konusu da böyle belirlenecek.
Ezcümle bu sene Cumhuriyet Bayramı bir tuhaf geçti. Kanımca bayram bayram olmaktan uzaklaştı. Yasaklama kararı üzerinden önümüzdeki 2 yılın, yani Cumhurbaşkanlığı sürecine giden dönemin nasıl şekilleneceğinin resmini çektik. Resepsiyonda kim ne giymiş, kim dikmiş; hangi yürüyüş daha kalabalıkmış, hangi marşlar söylenmiş; davete kim katılmış, kim katılmamış dedikodusunu bile yapamadık. Allah bir daha kimseye böyle bayram yaşatmasın!