ABD’DE Bernanke’nin veya bizim ülkemizde Merkez Bankamızın dediğini anlayamayan, yorumlayamayanlar, Başkanları ve Merkez Bankalarını eleştirirler. Ama bu Merkez Bankaları’nın davranışını pek değiştirmez. Konuya para politikası çerçevesinde bir bakalım.
1930’lu yıllarda Büyük Depresyon döneminin hemen peşinden 20 yıl kadar para politikası dondurulmuş ve maliye politikası uzun süre eldeki tek silah olarak kullanılmıştı. Ama para politikası uzun aradan sonra yeniden gündeme geldi. Çünkü teorisyenler enflasyonun temelde bir parasal sorun olduğunu düşünmeye ve kabul etmeye başlamışlardı. Bu nedenle de enflasyonla savaş para politikası ile yapılmaya başlandı. Tabii bu arada ‘ekonomik durgunluk da parasal kaynaklı mı?’ sorusu da soruluyordu. Para politikasında zaman içinde 1961 yılında Mundell tarafından ortaya atılan ve sermaye hareketleri serbest iken kur ve faizden sadece biri kontrol edilebilir, diğeri piyasaya bırakılır kavramına geçildi. Bu ortamda da birçok ülke döviz kurunu piyasaya bıraktı ve faiz silahı gündeme geldi. Para politikası, sonunda “enflasyon hedeflemesi” şeklinde kısa vadeli faizleri kontrol ederek politika uygulamak şeklinde kabul gördü. Ancak enflasyon hedeflemesinde, transparan olmak, enflasyon hedefleri açıklamak ve hesap verme gibi yaklaşımlar gündeme geldi.
Kanada MB öncülük etti
Para politikasında son dönemde bir de “forward guidance” denen merkez bankalarının geleceğe dönük planlarını aylar veya yıllar öncesinden açıklayarak piyasa ajanlarının, yatırımcıların ve yabancıların ilerde neler olabileceği konusunda açıklığa kavuşturulması yaklaşımı ortaya çıktı. Bu önceden yol gösterme kavramında öncü ise Kanada oldu. Kanada Merkez Bankası Başkanı Mark Carney bu kavramla o kadar başarılı oldu ki, sonunda geçtiğimiz dönemde İngiltere Merkez Bankası’nın başına getirildi. ABD Merkez Bankası ve Başkanı da son dönemde “forward guidance” kavramını kullanmaya başladı. Ancak başarılı Kanada ile ABD arasındaki “forward guidance” yaklaşımı farklı oluştu. Kanada piyasaya “zaman” vererek gelecek konusunda bilgilendirme yapmakta idi. FED ve İngiltere Merkez Bankası ise zaman değil, seçilmiş ekonomik gelişmelere endeksli açıklamalar yapmakta idiler. (İşsizlik yüzde 6.5’un altına düşünce hareket gibi). Ama piyasa bunları anlamadı, bize zaman versinler diye haykırdı durdu. Zaman verilmeyince de piyasanın yorumu ya aşırı oldu ya da anlamama sorunu ortaya çıktı. Yani yapısal ve sosyolojik sorunlar ortalığa döküldü.
Piyasanın beklentileri, trader denen finansal varlık alıp satmaktan ve finansal dalgalanmadan para kazanan kişilerin günlük yorumlarına veya onlara fikir veren, ahkam kesen, para politikasının ne zaman değişeceği konusunda devamlı “uçan”, medya kahramanlarına kaldı. Özetle iki adet kurumsal veya kişisel çıkara endeksli gruptan yorumlara dayalı oldu.
Kötümserlik kanımızda var
İşte bu iki grup ekonomik gelişme beklentilerine dayalı bilgilendirme yapan Bernanke’nin 22 Mayıs tarihinden beri davranış değiştirmeleri için yaptığı açıklamaları dikkate bile almadı. FOMC’nin toplantı tutanaklarını da okumadı, yüzeysel yoruma devam ettiler ve kur, faiz, hisse, bono, altın fiyatı gibi değişkenleri spekülasyona kurban etti, dalgalanmayı artırdılar.
Halbuki örneğin en son Eylül 2013 toplantısından önceki, Temmuz 2013 toplantısında ve Temmuz toplantısının sonradan ilan edilen toplantı tutanaklarında hiçbir değişim ifadesi yok. Tutanakları satır satır ve defalarca okudum, onlara dayanarak Fed’in 18 Eylül toplantısında da hiçbir değişiklik yapmayacağını defalarca yazdım. Bunun için ekonomi bilgisi değil, emek vererek okuma gerekli idi, o kadar. Ama finansal piyasalar hata yaptığı zaman bunun hep kötümserlik yönünde olduğu unutulmamalı. Yani kötümserlik ve ezber pazarlamak finans piyasasının ve medyanın kanında ve canında var! Yoksa “Bu ateşe döviz dayanmaz!” türü kelamlar yapılmazdı!