Deprem ve tsunami felaketinin ardından Japonya'da kaç kişinin öldüğü bugün bile bilinemiyor. Gerek deprem gerekse tsunami olayı bilinenlerin en büyüklerindendi, ancak asıl dünyayı titreten felaket, bu bölgedeki Fukushima'da altı reaktörün güvenlik sistemlerinin çökmesiydi.
Neler oldu? Tokyo'nun 240 kilometre kuzeyinde bulunan Fukishima nükleer merkezindeki altı reaktörden 1 numaralısı 12 Mart Cumartesi günü bir patlamayla sarsıldı. Reaktörün damı ve duvarları yıkıldı, radyoaktivite yayılmaya başladı. 20 kilometre çapındaki bir alanda bulunan on binlerce kişi tahliye edildi. 13 Mart Pazar günü 3 numaralı reaktörün soğutulması için gerekli tüm teknik donanım işlemez duruma geldi. Reaktörün soğutulması amacıyla deniz suyu pompalanmaya başlandı. 1 numaralı reaktörde olduğu gibi burada da çekirdek erimesi ve radyoaktivitenin çevreye yayılma tehlikesi baş gösterdi, bu nedenle de 230.000 kişi tahliye edildi. 14 Mart Pazartesi günü 3 numaralı reaktörde birbirini izleyen iki hidrojen gazı patlaması oldu. Bu patlama sonucunda 2 numaralı reaktör yapısı da hasar gördü. Soğutma suyu seviyesinin hızla düşmesiyle bu reaktörde de çekirdek erimesi tehlikesi baş gösterdi.15 Mart Salı günü 2 ve 4 numaralı reaktörde patlama meydana geldi. Ardından da kullanılmış yakıt çubuklarının muhafaza edildiği yerde yangın çıktı. Yakındaki Onagawa nükleer merkezinde yükselen radyoaktivite dolayısıyla tehlike durumu ilan edildi.
Yukarıda felaketler zincirinin kısa bir özetini yaptık. Şimdi kısaca nükleer sızıntı nasıl olur konusuna değinelim. Çekirdek erimesi olgusu, soğutma ve diğer güvenlik sistemleri hep birlikte veya bir zaman aralığında devre dışı kalırsa meydana gelir. Eriyen kitle reaktör zeminine çöktüğünde reaktörün duvarlarını tahrip ederek dışarıya sızar. Nükleer sızıntı ile genelde buhar ve hidrojen patlamaları meydana gelir. Nükleer parçalanmayla ortaya çıkan radyoaktif Caesium 137 (normal caesium 133 parlak, yumuşak bir madendir) 1986 yılında Çernobil'de de sızmıştı.
Sızan radyoaktivite su ve havaya karışarak dolaylı veya doğrudan bitkilerin kökleri ve yeşil yaprakları tarafından emilir. Bu şekilde süt, et, balık ve özellikle de mantar gibi gıda maddelerine nüfuz eder. 'Yarı değer' zamanı 30 yıldır, yani radyoaktivitesinin yarısını bu süre içerisinde kaybeder. Korunmak kolay değil! Japonya'daki bu zincirleme felaket dünyada iki önemli soruyu güncel duruma getirdi: Olanların ekonomik etkisi sorusu ve nükleer sızıntının etkileri.
İsviçre'nin en büyük bankalarından Credit Suisse sigortaların karşılayacağı zararın 130 milyar euro civarında olacağını hesaplamakta. Bütün bu olumsuzluklara karşın Japonya Ekonomi ve Maliye Bakanı Yosano deprem sonrası büyümenin çok etkilenmeyeceğini ve yeniden yapım harcamalarının üretimi desteklemesi nedeniyle beklenenden daha büyük rakamlara ulaşabileceğini açıkladı. Yosano Iwate, Miyagi ve Fukushima bölgelerinin GSYİH'nın yaklaşık %4,1'ini karşıladığını ve bu bölgelerin üretiminde üçte bir oranında daralma yaşanması halinde bile ekonomik daralmanın GSYİH'nın %1,2'sine denk geleceğini belirtti. Yeniden imar harcamalarının da büyümeye %1-2 arasında katkıda bulunacağını ve en kötü senaryoda GSYİH'daki kaybın %0,1-0,2'yi aşmayacağını ifade etti.
Ayrıca büyümenin de 2011 mali yılı için öngörülen %1,5'ten daha büyük olmasının beklendiğini açıkladı. Bu arada da yen ilginç şekilde dolar karşısında, bir ara, 2. Dünya Savaşı sonrasındaki en yüksek seviyesine ulaştı (73,36). Yenin değeri depremin ardından arttı, çünkü Japon sigortacıların diğer para cinslerinde değerlendirdikleri fonları ülkelerine geri getirmeleri yen talebini arttırdı, şirketlerin de Japonya'daki merkezlerinde yeniden yapılanma çalışmalarını desteklemek için diğer ülkelerdeki kuruluşlarından kar transfer etmeleri de Yen'i iyice yükseltti.
Ancak dünya çapında en çok konuşulan nükleer reaktörlerden kaynaklanan radyoaktif sızıntı. En fazla endişelenenler Avrupa Birliği üyeleri oldu. Çernobil yeniden tüm olumsuzluklarıyla hatırlandı. AB vatandaşlarının %71'inin yaşadığı topraklar üzerinde nükleer reaktörler mevcut. Dünya ortalamasında, üretilen elektrik enerjisinin %15'i nükleer güçten sağlanırken, sadece AB ülkelerinde bu oran, 144 tesisle, ortalama %30'a erişiyor. AB basını nerdeyse ağız birliğiyle, bu felaketten alınacak dersin, nükleerden vazgeçmek olmadığını, ancak var olan güvenlik sistemlerinin geliştirilmesi gerektiğini yazmakta. Uluslararası Enerji Ajansı Başekonomisti Fatih Birol da nükleer enerjiye hayır demenin doğru olmadığını ama Japonya'daki felaketten güvenlik konusunda ders alınması gerektiğini vurguluyor. Dünyada 450 adet nükleer enerji santralı var, 60 kadar nükleer santral da inşa halinde! Uzman Fatih Birol'a göre kesin olan tek şey enerjinin hem Japonya felaketi, hem de Kuzey Afrika'daki kargaşa nedeniyle artık daha pahalı olacağı.