Bu hafta salı ve çarşamba günleri, yani 15 ve 16 Aralık tarihinde, ABD Merkez Bankası, yani piyasada kabaca yüzde 80 oranında olasılıkla faizleri artırması beklenen kurum olan FED, uzun zamandır beklenen kararını verecek ve muhtemelen faizi 0.25 arttıracak. Bu başlangıçtan sonra da 2016 yılında dört defa daha 0.25 faiz artışı yapması bekleniyor. Eğer bu hafta artış gerçekleşirse, bu 2006 yılından bu yana FED’in ilk faiz artışı olacak.
Kriz sürecinde FED ‘in iki hedefi oluşmuştu. Birincisi, işsizlik oranını yüzde 6 oranının altına inmesi idi. Diğeri ise enflasyonun yüzde 2 oranının üstüne çıkması olmuştu. İşsizlik yüzde 5 oranına indi, hatta bu durum tam istihdam bile sayılabilir. Kaldı ki ABD krizde 8.7 milyon iş kaybettikten sonra 13 milyon yeni iş yaratmıştı. 2010 yılında her boş işe müracaat eden ortalama dört işsiz oluşmuştu ama bugün her boş işe, ortalama sadece 1.5 işsiz müracaat ediyor. Aslında ücretlerin de hafif hafif artmaya başladığı da görülüyor. Üç ay evvel ücretler yıllık bazda ortalama yüzde 2 düzeyinde artmış idi, bugün ise yüzde 2.8 değerinde artıyor durumda.
Ama enflasyon pek artmıyor. FED, ABD özel tüketici fiyat endeksini temel enflasyon göstergesi olarak alıyor. Bu endeks ise şu anda enflasyon yüzde 0.2 diyor. Ama enerji ve gıda fiyatları çıkartılarak enflasyonu ölçersek de, enflasyon yüzde 1.3 çıkıyor. Fakat henüz enflasyonun yükseleceği konusunda kesin ve kuvvetli bir işaret de yok. Veriler enflasyon hedefinin altında.
FED krizin başından itibaren 3.8 trilyonluk varlık satın alarak nakdi piyasaya dökmüştü. Bunun sonucu da ABD ekonomisinin 2010 yılından bu yana ortalama yüzde 2 büyümesi oldu. Bu arada da yükselecek olan faizin beklentisiyle değerlenmeye başladı.
Ancak aslında faiz artırmakta da acele etmemek gerek. Avrupa Merkez Bankası 2011 yılında iki defa önce faizi yükseltip sonra da düşürmek zorunda kalmıştı.
Ayrıca diğer taraftan ABD faizinin hızla yükselmesi de, yabancı sermaye girişi ile yaşayan gelişen ülkeleri de, çıkan sermaye sonucu zor durumda bırakır. Onlar da paralarının değerini korumak için faiz yükseltmek zorunda kalırlar. Nitekim son dönemde Şili, Kolombiya, Peru, Güney Afrika gibi ülkeler faizlerini yükselttiler. Hatta tersi de olur. İsveç’te bile faizler 0.25 düzeyinden yüzde 2 düzeyine iki defa çıkartılıp sonra negatif değere indirilmişti. Kanada ve İsrail de faiz arttırıp sonra da indiren ülkeler arasında idi.
Doların değerinin artması da ABD’de ithal ürünlerinin fiyatlarını düşürüyor. Dolar 2014 ortasından bu yana yabancı paralara karşı yüzde 19 değer kazanmış. Ama enflasyonun ancak 2016 yılının sonlarına doğru yüzde 2 hedefe gelebileceği de düşünülüyor. Ancak dolar değerlendikçe ABD’nin ihracatı da yabancılara pahalı gelecek, ABD’de ihracat düşüp, cari açık büyüyecek. Nitekim 2015 Kasım ayında, son üç yıldır ilk defa, ABD imalat sanayisi üretimi azalmış. FED Başkan Yardımcısı Stanley Fisher tarafından yaptırılan bir araştırma doların yüzde 10 değer kazanmasının altı ay içinde enflasyonu beklentinin tersine yarım puan düşürdüğünü gösteriyor.
Faizin nereye gideceği konusunda da çeşitli düşünceler var. FED içinden gelen bilgilere dayananların yaptığı bazı tahminler, 2016 sonunda faiz yüzde 1.5 olur diyor. Ama piyasa genelinde de bir yıl içinde faizin ancak 0.85 düzeyine çıkabileceği de düşünülmekte. Tarihten gelen bir bilgiye göre ise 1947 yılında FED faizleri yüzde 0.375 arttırmış ve faizler o değerde ancak tam beş yıl kaldıktan sonra artmıştı. Yani FED faizi birçok sürpriz doğurabilir diyenler de var.