Bu yazı perşembe günü sabah saatlerinde yazıldı. Perşembe günü 2015 yılı ikinci çeyrek reel büyüme verisinin ilan günü idi. Bugünkü yazımda ülkemizin gidişatını karşılaştırabileceğiniz bazı sayılar vereceğim. Yarın ise ikinci çeyrek 2015 döneminde neler olduğunu iyice analiz edip size sunacağım.
Ülkemizde son bir yılda birkaç seçim birden yapıldı. Bu her zaman belirsizlik yaratan bir durumdur. Tabii şu anda hem ülke içinde hem de ülke dışında gerilim olması, global ortamda ise ABD faizi belası, Avrupa’daki yavaş düzelme temposu ve Çin büyümesinin düşmesi gibi olguların yarattığı endişeler ve finans piyasalarında sallantılar da önemli.
Hatırlanırsa biz 2009 yılında krizin etkisinin kuvvetle altında kalmış ve yüzde 4.5 eksi büyüme yaşamıştık. Ama 2010 ve 2011 yıllarında iç talebi artırdık ve büyümeyi peş peşe iki yıl yüzde 8-9 aralığına yükselttik. Bu da tabii artan iç talep ve ithalat nedeni ile cari denge açığımızı rekor düzeye, 77 milyar dolara çıkarttı. Bunun üzerine 2012 yılından başlayarak büyümeyi frenledik, yüzde 3 oranına doğru indirdik. Cari denge açığını da 45 milyar doların altına indirebildik. Tabii bu da işsizlik artışı getirdi. Büyük ihracat pazarımız Avrupa’nın sorunları ortada dururken de, kolay çözüm yok. Ülkemizin yatırımı arttırabilmek ve büyümek için tasarrufu artırması gerekiyor. TL’nin değer kaybı da doğal olarak karşımızdaki müşterilerimiz Avrupa ülkelerinin teklemesi nedeniyle pek arzu edildiği kadar fayda getirmiyor.
Ekonomi siyasetten kötü
Ancak başka ülkelerde neler olduğuna da bir bakmamız gerek. Önce bir iyi haber. Bu haftaki Eurostat verilerinde (çarşamba günü) euro bölgesinde büyümenin 2015 yılı ikinci üç aylık döneminde arttığı ortaya çıktı: İhracat tüketim ve yatırımdaki daralmayı dengelemiş. Eurostat 19 ülke için 2015 yılının ilk üç ayındaki büyümeyi yüzde 0.5 oranına yükseltti, ikinci üç ayılık büyümeyi de yükselterek yüzde 1.5 oranına getirdi. Euronun değer kaybı, ihracatı artırmış ve tüketim ve yatırımdaki yavaşlamanın etkisini de küçültmüş.
Peki eğer Brezilya istatistiklerini biraz incelersek ne göreceğiz? Tabii hiçbir ülke her yanı ile birbirine benzemez. Ama ben her zaman kendimizi ekonomisi büyük, nüfusu yüksek, doğal kaynakları petrol dâhil zengin ama gelişmeye çalışan bir ülke ile mesela Brezilya ile karşılaştırmamız gerektiğini bu sütunda sık sık gündeme getirdim.
Brezilya şu anda içeride dev siyasi problemlerle uğraşıyor. Ben siyaseti anlamam ama ekonomik problemleri iyi anlarım. Başkan Dilma Roussef dev petrol şirketlerindeki yolsuzluklar nedeniyle siyaseten sallanmakta. Ama ekonomik problemleri de çok çok büyük. Brezilya’nın bütçe açığı bu yıl GSYİH oranı olarak eksi yüzde 8 olacak. Faiz ödemeleri eklenmeden evvel açık 8 milyar dolar kadar. Halbuki durumu düzeltmek için de GSYİH oranı olarak yüzde 3.5 civarında bir faiz dışı fazla yaratmaları gerekiyor. Bu da harcamaları iyice kısmayı ve vergi artırmayı gerektiriyor. Zaten ülkede yüzde eksi 2.3 daralma gerçekleşmesi bekleniyordu. Üstelik Başkan’ın kamuoyunda da itibarı kalmamış durumda, destek sadece yüzde 8 civarına düşmüş. Ama diğer taraftan da berbat bir bütçede tasarruf yapabilmek için Brezilya’da çok önemli olan asgari ücreti ve fakirlere destek ödemelerini önemli boyutta azaltmak zorunda. Vergi de artıramıyor. Sanayi üretimi son veride temmuz ayında yüzde eksi 9 daralmış, enflasyon ayni ayda yüzde 9.6, işsizlik oranı temmuzda yüzde 7.5, cari denge açığı da 90 milyar dolar civarında eksi veriyor, 10 yıllık kamu faizi yüzde 14.5 civarına gelmiş, son bir yılda da ülke parası dolara karşı 2.25 değerinden 3.70 değerine gelmiş, yani yüzde 64 devalüe olmuş. Bir de tabii düşen petrol ve gaz fiyatları nedeni ile döviz kaybı vardı. Yani Brezilya ekonomisi gerçekten zor durumda!