ABD kökenli Foreign Affairs dergisinde Ocak/Şubat 2015 sayısında Hans Kundnani adlı ve “The Paradox of German Power" kitabının yazarı “Almanya yeniden Doğu’ya dönüyor” temalı bir inceleme üretmiş . Özetini alıyoruz.
Nisan 2014 tarihinde ARD televizyonu Almanlara ülkelerinin bu krizde ne rol oynaması gerektiğini sorduğunda Almanların sadece yüzde 45 kadarı ülkelerinin NATO ve AB tarafında yer almasını tercih ettiklerini söylemiş.
Berlin duvarının yıkılması sonrasında ve AB’nin genişlemesiyle Almanya, Sovyetler Birliği’ne karşı ABD tarafından korunmak derdinden kurtulmuştu. İhracata dayalı Alman ekonomisi de son zamanda Rusya ve Çin ile büyük ekonomik bağ sağlamıştı. Kaldı ki Alman kültürü Avrupa’nın diğer ülkeleri gibi liberal ve rasyonelist Fransız Devrimi ilkelerinden çok ilham almaz. 19. yüzyılda ortalığa dökülen Alman milliyetçiliği de Batı için önemli bir paradoks.
Almanya 1955'te NATO’ya üye olmuştu. Helmut Kohl döneminde euro tek para sistemine de girmişti. Ancak son 10 yılda Batı ile ilişkileri değişti. Almanya 1999 Kosovo askeri müdahalesinden sonra kendisini bir “Friedensmacht” yani sulh gücü olarak tanımlayıp geri çekilmeye başladı. NATO ülkeleri GSYİH oranı olarak yüzde 2 askeri harcama yapmak garantisi vermişlerdi ama Almanya yüzde 1.3 harcama yapmakta idi.
İhracat çıkarlarına göre...
Diğer taraftan da Almanya ihracat ile geçinir hale gelmişti. Almanların ihracatı GSYİH oranı olarak 2000'de yüzde 33'ken 2010'da yüzde 48'e çıkmıştı. Almanya dış politikasını ihracat çıkarlarına doğru döndürmeye başladı. 2008 krizi de ABD’nin zayıflamasını getirdiğinden Almanlar ABD’nin Anglo Sakson kapitalizminden kendi sosyal piyasa ekonomisi yaklaşımlarına dönmeye de başladılar.
Nitekim Almanya 2011'de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Libya ile ilişkili askeri müdahale konusunda Rusya ve Çin ile ayni tarafta yer aldı, Batı’dan, yani Fransa, İngiltere ve ABD’den koptu.
Almanya Rusya ile petrolde yüzde 38 ve gazda yüzde 36 bağımlılık yaşıyordu. Bu nedenle Rusya’yı küstürmek de istemiyordu. ABD Ulusal Güvenlik Kurumu’nun Merkel’inki dahil Almanya’nın tüm telefonlarını dinlediği de ortaya çıkınca ilişkiler gerildi. Fakat Rusya’nın Kırımı işgali sonrası Almanya, Ukrayna konusunda politik çözüm arayanların başına geçti. Saatlerce Putin'le telefonda konuştu. Ancak Ukraynalı isyancılar Malezya uçağını düşürünce Merkel yaklaşımını değiştirdi. İhracatçı iş çevresi de itiraz edemedi. Ama Merkel NATO’nun Doğu’da kalıcı bir yer almasına da karşı çıktı. Bu yaklaşım 1997'de Rusya ile yapılan anlaşmalara aykırı tezini ileri sürdü.
Bugünlerde Almanya için Çin, Rusya’dan daha fazla önem kazanmaya başladı. 2013 yılında Almanya’nın Çin’e ihracatı 84 milyar dolara yani Rusya’ya ihracatın iki misline çıkmıştı. Çin Avrupa’dan sonra Almanya’nın ikinci büyük ihracat pazarı olmuştu. Almanya’nın Doğu’ya nötr kalamayacağı konusu 1970’li yıllarda H.Kissinger tarafından vurgulanmıştı. Soğuk Savaş döneminde Almanya zayıftı. Ama bugün Almanya kendisini Avrupa’da çok daha kuvvetli hissediyor. Hele bir de İngiltere AB’den çıkarsa AB çok daha fazla oranda Almanya’nın tercihlerine göre davranmak zorunda kalacak!