Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin IMF'ye borcunun 14 Mayıs'ta biteceğini açıkladığı an, ekran karşısında mırıldanmışım:
"Hey gidi günler hey."
Başkent bulvarlarında IMF Masa Şefi maceralarını, saklambaç oynarcasına "gerçek zamanlı" takip eden bir kuşağın azasıydım.
Ben mırıldanmayayım da kim mırıldansındı. ..
Ömrümün hatırı sayılır kısmını, IMF görüşmeleri yapılan kamu binaları önünde bırakmıştım. Tabii ki hatıralar dört bir yanımda canlanacaktı. ..
Şaka bir yana, hakikaten "kral"dılar...
Şimdi ekonomi gazetecilerine "Mevcut görevlinin adı ne?" diye sorulsa, cevabın gelişi uzar. Ama 90'ların sonu 2000'lerin başında öyle bir tablo vardı ki, masa şeflerinin şeceresine, daha onlar topraklarımıza ayak basmadan vakıf olurduk.
Martin Hardy, Carlo Cottarelli, Juha Kahkonen, Odd Per Brekk, Hugh Bredenkamp, Reza Moghadam, Lorenzo Giorgianni, Rachel Van Elkan'dılar.
İsimlerinden de anlaşılacağı üzere, küresel sermayenin milletler üstü misyonerleriydi onlar.
HAKEDİLMEMİŞ İTİBAR
Masa şeflerinin Türkiye'deki "gözden geçirme" temaslarında, eski Türk filmlerini hatırlatan bir
yan vardı..
Şef, tahsis edilen otomobille kurum kurum dolaşırken, bizler kentin yoksul mahallesine, ardında patinajlı toz bulutuyla giren "şavrole" peşindeki çocuklara dönerdik. Hak ettikleri itibarın çok üzerindeki yoğun ilgiden şaşkına dönen masa şefleri, her adımda peşlerinden gelen medya ordusundan bunalır, kah suskunlaşır kah espri yaparlardı.
Hepsinin meşrebi
farklıydı:
Hardy: ABD'li Hardy döneminde, masa şefini izleyen gazeteci sayısı azdı. Laptop icat edilmemişti. Hardy, eski mutemet çantalarını hatırlatan yıpranmış çantasını sapından sıkıca kavrar, sanki birimiz o çantayı kapıp kaçacakmışız gibi tedirgin nazarlarla süzerdi.
Cottarelli: Gülmekten kapanmayan dişleri, karışık saçları, hızlı yürüyüşüyle, uzaktan adeta "Evet Akdenizliyim ben" diye bağıran tipik bir İtalyan'dı. Derviş'le çalıştığı için en büyük ilgiyi o gördü. Fakat "bizden biri" algısı, bazılarımızın mesafeyi GS topu armağan edecek kadar daraltmasına yol açtı.
Kahkonen: Finli Kahkonen, esirgediği tebessüm, paylaşmamaya yeminli bilgisiyle, tercihli yalnızlık kontenjanını kullanan lise öğrencileri gibiydi. İncecik gövdesiyle, çevresini kuşatan mikrofon ve teyplerin arasından, gözlük takmış bir ünlem gibi geçerdi. Adını telaffuzda hep sorun yaşadık. O da bundan şikayetçi olmadı.
Brekk: Norveçli Brekk, nazik ve ölçülüydü. Gerektiği zamanlarda, gerektiği kadar konuştu. İhtiyatlı bir dil kullanmaya özen gösterdi.
Moghadam: İranlı Moghadam da gülmekte cömertti. Ama Cottarelli'ninki gibi peşini bırakmayan haberci ordusunu gördüğü andaki "kendini alamama" gülüşü değildi onunkisi. Daha ziyade şirin görünme kaygısı içeren, yarı mahçup, zoraki bir gülüş.
HEPSİ YÜKSELDİ
Türkiye Masa Şefliği, IMF için bizim "şark hizmeti"ne benzer bir anlam taşırdı. Saydığım isimlerin çoğu, "meşakkatli" görevlerinin ödülünü Washington Merkez'de iyi pozisyonlarla aldı.
Şimdi Cottarelli, IMF Mali İşler Direktörü, Moghadam IMF Avrupa Bölüm Direktörü, Kahkonen aynı bölümün Kıdemli Danışmanı, Brekk, Rusya'da Daimi Temsilci, Giorgianni ise gelişmekte olan Piyasalar
Direktörü.
Evet; bugün IMF Türkiye Masa Şefi'ne (Mark White Lewis) Grammy ödülü almış yıldız muamelesi yapılmıyor. Bu iyi. Zira IMF Masa Şeflerinin pop ikonu gibi algılandığı ülkelerde, ekonominin yolunda gitmediği tecrübeyle sabit. Yine de gerçek anlamda sağlıklı ekonomilerde; istihdam, dış borç ve cari açık verilerini bir yana bırakıp, IMF'ye borcun bitmesi de tek övünç vesilesi olmuyor.