Baharın yalancı olanıyla vedalaştık artık. Şehrin kaldırımlarını basan pembelere, her sabah yeni tonlar ekleniyor. Odamın baktığı bahçedeki mavi kuyruklu saksağanlarsa, alabildiğine geveze.
Şair, nisanın zalimliğini, "leylakları ölü topraktan çıkarışı", ömrün uyanışıyla anlatırken, aklım gayrıihtiyari Bülent Ortaçgil'in "Bu İş Zor Yonca" şarkısına kayıyor: "Bahar gelir fark edilmez olur, insanlar gülmeyince..."
Siyasetin ürettiği çatışmalar öylesine baskın ki, biz "dışarıdakiler" neredeyse müsaadeyle güler haldeyiz. Sevinmek, şöyle dolu dolu gülme sebebimiz kalmamış gibi. Oysa baharın uyandıracağı idrake, umuda, yaşama sevincine ne çok ihtiyacımız var. Bunca yorgun, kutuplaşmış bir toplumda naif kaçsa da, belki bugünlerde yeniden hatırlamamız gereken şey, siyasetin otantik amacıdır. En basit tanımıyla toplumsal endişe ve kaygıları azaltmanın yollarını bulmak değil miydi siyaset? İnsanların mutluluğu.
Çatışmaların yükseldiği "zalim" karşılığıyla değil, şairin söz ettiği anlamıyla yaşanacak bir nisan olsun.
9. Pişmanlık Yasası yolda mı?
Bu dileğim, bütün işaretler, nisanın, başımızı zor kaldıracağımız bir ay olacağını gösterse de geçerli. "Çözüm Süreci"nin siyasi, hukuki ve askeri pek çok ayağının atağa kalkacağı haftalar beklese de.
Başbakan Erdoğan'ın (CNN Türk- Kanal D) PKK'lıların sınır dışına "silahsız" çıkması gerektiğini açıklaması; bu konuda yoğunlaşan eleştirileri dikkate aldığını gösteriyor. Öcalan'ın mektubunda bu ayrımın yer almaması, hukuk sistemi ve güvenlik açısından büyük tepki yaratmıştı.
"Sınırdışına çekilme" için yasa çıkmayacağı kesinleşince, bu yöndeki dikkatler Pişmanlık Yasası'na yöneldi. Önce Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, ardından Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Pişmanlık Yasası'ndan söz edince, bu yönde bir hazırlık olup olmadığını bakanlığa sordum. Adalet Bakanlığı kaynakları, "Pişmanlık Yasası'nı güncelleme konusunda bir çalışma yok" derken, yürürlükte zaten düzenleme olduğunu hatırlattı.
Biz de son 28 yılda, Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminden başlayarak, 1985, 1988, 1990, 1992, 1995, 1999, 2000 ve 2003 olmak üzere sekiz ayrı Pişmanlık Yasası çıkarıldığını bu vesileyle hatırlatalım. Ortalama iki yıl arayla aynı konuda bu kadar çok sayıda yasa, tek şeyi gösterir: Yasaların fonksiyonsuz olduğunu, amaca uygun biçimde kaleme alınmadığını.
Yasalardan yararlananların 3 bin civarında oluşu, bu durumu teyit ediyor. Eğer yeni dönemde bir "güncelleme" yapılacaksa, çıkmış sekiz yasadan farklı bir lafza ve içeriğe sahip olması gerekiyor. Verimli sonuç da ancak yararlanma şartlarının değiştirilmesiyle mümkün olabilir.
Akil İnsanlar haftaya aktive olur
Adalet Bakanlığı kaynakları, "Akil İnsanlar" çalışmasının büyük ölçüde tamamlandığını, önümüzdeki hafta "aktive olabileceğini" belirtti. Başbakan'ın belirttiği gibi, yedi bölgeye yedişerden 49 kişiden oluşacak heyetin,"sekreterya" işlerini Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı sağlayacak. Yetkililer, "sekreterya"nın; Akil İnsanlar'ın; yol, ulaşım, konaklama, güvenlik gibi lojistik destek anlamına geldiğini söyledi. Erdoğan'ın "masraflar bizden" sözü de dikkat çekiciydi. Projenin mali portresi çalışılmış belli ki. Farklı kalemden de karşılanabilir ama yeri gelmişken; Kamu Düzeni Müsteşarlığı'nın tıpkı Başbakanlık gibi örtülü ödeneği olduğunu hatırlatalım.
Son bir not: Öcalan'ın, Kandil'in ikna edilmesi için yeni bir heyetle görüşme talebi konusunda, BDP'den henüz bir başvuru yapılmamış. İhtimal, bu da yeni haftanın gündemi olacak.