21 Ocak 2013 Pazartesi
Çin'den kalanlar
Bir ülkeye gittik, üç ülkeden geçtik, dört hattı tamamladık, beş kentte bulunduk. Altı günün 30 saati havada geçti. CHP lideriyle, geçen cumartesi çıktığımız Çin gezisinden cuma gecesi döndük.
Seyahat, Çin takvimindeki yeni yıla rastladı. Yılan Yılı dolayısıyla kentlerin sokakları, gözalıcı çiçek ve ağaç süslemeleriyle doluydu. Yılan Yılı, geride bırakılan Ejderha Yılı'na göre daha az güçlü ama akıl dolu kararların alınması için fırsatmış...
İLKLERİ:
CHP heyeti, Çin'de iyi ve sıcak ağırlandı. Urumçi'deki Sincan Üniversitesi koridorlarında 'Sıcak hoş geldiniz' yazan elektronik tabelalar hoştu... Kılıçdaroğlu dönüşte ilklerini sıraladı:
- CHP ilk kez işadamlarıyla seyahat yapıyor. Bu daha önce hiç olmadı.
- İlk kez, gittiğimiz bir yerde Türkiye'nin çıkarlarının korunmasına yönelik; ekonomik, sosyal, kültürel önerilerde bulunduk.
- ÇKP'nin kurultaydan sonra davet ettiği ilk siyasi parti biziz.
- CHP lideri, Pekin'de EXPO İzmir ile Olimpiyatlara destek istedi. 'Türk-Çin ortaklığıyla neden bir film çekilmesin?' teklifinde bulundu. Muhatapları not aldı. Şanghay aynı zamanda bir sinema merkezi. Kılıçdaroğlu, Kültür Bakanlığı'nın devreye girebileceğini, önerilerini Dışişleri Bakanlığı'na ileteceklerini söylüyor.
- TİCARET FAZLASINA YATIRIM FORMÜLÜ: Dış ticaret 14 kat Türkiye aleyhine. İş forumunda tartışılan öneriyi Kılıçdaroğlu aktardı: 'Çin tarafı, karının yüzde 20'si kadar Türkiye'ye yatırım yapabilir. 4 milyar dolar, az değil. Üzerinde çalışılması lazım. Uluslararası anlaşma gerekiyor. Değerlendirilirse ciddi avantaj sağlar. Hükümet ile paylaşabiliriz. Arkadaşlar Plan Bütçe Komisyonu'nda aktarabilir.'
- Kemal Bey'in nezaketi: Saat farkı, sıkışık program, varış noktalarına geç saatlerde ulaşmak bünyeleri zorladı. Ama Kılıçdaroğlu'nun nezaket, sabır ve tebessümünde eksilme olmadı. Uçakta bol bol dosya okudu.
- İnce'nin zeytin-peyniri: Çin akıllara ziyan ölçüde gelenekler ülkesi. Peynir mesela; uğursuzluk getirdiğine inanılıyormuş. Çok isterseniz rica minnet, bir-iki dilim kaşarı siparişle getiriyorlar. O da resmi heyet ve beş yıldızın hatırına... Muharrem İnce, bu bilgiye vakıf olarak Ankara'dan peynir, zeytin getirmiş. Sabah kahvaltılarında bir kg'lik Marmarabirlik zeytin paketini açıp ikram etti. Stokları sadece iki gün dayanabildi
- Nazlıaka'nın pozitif enerjisi: Aylin Nazlıaka, 'Türkiye'nin bütün önemli meselelerinin çözüldüğü' duygusu veren tebessümü ve pozitif enerjisini bir an olsun kaybetmedi. Hepimizin hatırını sık sık sorup, küçük sohbetler etti. İzlenimlerini twitter'dan duyurdu. Bizim sohbetin ortak konusu ise 'evdeki oğlanlar'dı.
- Halıcı'nın yeteneği: Emrehan Halıcı, uçakta Ipad'inden bol bol rock parçaları dinledi. Meğer günün herhangi bir anında, saati bilmesiyle de meşhurmuş. Nazlıaka, bu yeteneğe tanık olmamız için 'Emrehan Bey saat kaç?' dediğinde Halıcı, 'Biraz önce bakmıştım. Etik olmaz' deyince otobüste kahkaha koptu. Fakat ortalık 'Gerçekten böyle bir yeteneğiniz var mı?' diye soran meslektaşımıza cevabıyla yıkıldı. 'Sadece sorulduğu anı değil, on dakika sonrasını da tahmin edebiliyorum(!)'
- Toprak'ın konukseverliği: Erdoğan Toprak, Loğoğlu ile birlikte gezinin organizasyon yükünü üstlenen iki isimden biriydi. Aksaklık yaşanmaması için uğraş verdi. Sık sık herhangi bir isteğimiz olup olmadığını sorsa da anamuhalefet partisinin basın organizasyonları maalesef sorunlu.
CHP ve hakkaniyet
Yıl 1997. Demirel cumhurbaşkanı. İslamabad-Peşaver otoyol açılış töreni için kalabalık bir işadamı-basın heyetiyle Pakistan gezisine çıktı. Hürriyet muhabiri olarak uçaktaydım. Program bitti. Dönüş için bindik. Ama uçak kalkamıyor. Meğer kalabalık heyetin alışverişi uçağın yükünü artırmış. Durum anons edildi. Yolcuların bir bölümü yükünden vazgeçti. Uçak kalktı.
Siyasi lider taşıyan bir uçağın, dönüş yolunda alışveriş yükü sebebiyle yakıt ikmaline mecbur kalması dünyanın her yerinde haberdir. Ama doğru bilgi ve hakkaniyet duygusunu gözetmek de haberin kendisi kadar önemli.
Urumçi'den uçağa binerken Ankara'ya altı saatte varacağımız söylenmişti. (Bu süre zaten, CHP'nin kiraladığı uçağın ikmalsiz maksimum uçuş süresi) Kalkışı beklerken gelen anons şaşırttı: Trabzon'a yakıt ikmali için uğrayacaktık.
Hostese sorduk. Yeterli yakıtın alınmamış olabileceğini söyledi. Şefleri geldi. Alınan yakıtın aslında yeterli olduğunu ancak rüzgarın buruna doğru esecek olması nedeniyle, sert hava koşullarında daha fazla tüketim gerektirebileceğini; yolculuğu riske atmamak için Trabzon'da yakıt ikmali düşünüldüğünü aktardı. Biz, yapılan alışverişlerin ve ek çantaların bu ihtimali yükseltip yüksetmediğini sorduk; 'yani..' dedi. Uçak kalkmamıştı. Gazetelerimizi arayıp durumu bildirdik. Toprak, üzgün: 'Hangimiz bir hafta seyahate çıkıp çocuklarımıza ve en sevdiklerimize birkaç parça almıyoruz? CHP'yi bununla vuracaklarsa vursunlar.' (Bu arada 107 kişilik heyetin sadece 12 kişisinin CHP heyeti olduğunu, kalanların işadamları ve biz habercilerden oluştuğunun altını çizmeliyim)
Trabzon'a inmeyi beklediğimiz saniyelerde, kaptan Türkiye semalarına girdiğimizi ve Ankara'ya devam ettiğimizi anons etti... Ankara? Ne değişmişti? Kimse kondurmak istemiyordu ama yoksa riskli bir tercih mi yapılmıştı?
Cevap kokpitten geldi: Bir gece önce Urumçi'den alınan hava raporuyla beklenen sert rüzgar, yol boyunca gerçekleşmemiş ve alınan yakıt yetmişti. Yetmeme ihtimaline karşı düşünülen Trabzon ikmali de devreden çıkmıştı. Ne var ki, bu cevap doğru bile olsa, şirketin ve personelin süreci yönetemediği gerçeğini değiştirmiyor.
Ankara'da inince gördük ki, biz havadayken, internet medyası yıkılmış. Ben de 'Yaşasın kötülük' diyenlerin varlığını göre göre hakkaniyetin üzerine basıp geçmek istemedim. Bir de unutmadan, yoksa siz Başbakan'ın gezilerinde alışveriş yapılmadığını mı sanıyorsunuz?