Necmettin Erbakan, Nurettin Sözen, Mesut Yılmaz, Ahmet Davutoğlu, Sedat Aloğlu; Abdullah Kiğılı, Levent Bıçakçı, İsmail Uyanık, Ahmet Çakar; Avni Dilligil, Savaş Dinçel, Münir Özkul, Sadri Alışık; Erol Evgin, Fecri Ebcioğlu, Alaaddin Yavaşça, Serdar Yalçın; Sait Faik Abasıyanık, Tarık Buğra; Asım Kocabıyık, Murat Ülker, Fethi Evyap, Mehmet Şuhubi; Nagehan Alçı, Banu Güven, Mehveş Evin; Cahit Arf, Sulhi Dönmezer...
Prof.Dr. Yunus Söylet, Prof. Dr. Öktem Vardar, Prof.Dr. Erhan Erkut, Prof. Dr. Funda Sivrikaya Şerifoğlu.Halen görevde olan dört üniversite rektörü.
Daha binlerce bu ülkeye hizmet etmiş, etmekte olan, bu ülkenin kendi çocukları. Hepsi de 'O Okul'dan mezun.
***
Yıllardan 1915.Mayıs ayının 18'ini 19'una bağlayan gece saat 3.30. 'O Okul'un son sınıfında bulunan 50 öğrenci kendi istekleriyle ülke savunması için Çanakkale Kabatepe'deler. Çok şiddetli çarpışmaların ardından hiçbiri güneşin doğuşunu göremiyorlar. İşte bu nedenle 'O Okul'un koridorlarındaki saatler yıllardır hep 3.30'u gösterir. Ve yine bu nedenle 'O Okul'a kaydolan her öğrencinin gerçekten 'O Okul'lu olabilmesi için bir 19 Mayıs günü, sabaha karşı saat 3.30'da Çanakkale Kabatepe'de hazır bulunması gerekir.
***
Yıllardan 1976. 29 Haziran'ı 30'a bağlayan gece, ki ben o sıralar 6 yaşındayım, evdeki koşuşturmaların sesine uyanmıştım. Annemin her zaman açık kalmasına özen gösterdiği odamın kapısı kapalıydı. Merakımı yenemeyip odamdan çıktığımda, eş-dost akraba herkesin evde olduğunu gördüm. Şaşırmadım, zira evimizde sık sık kalabalık yemekler düzenlenirdi. Annem de, babam da sevdiklerini evimizde ağırlamaktan mutluluk duyarlardı. Ama, o gece ortam çok bir garipti. Sorulara verilen kaçamak cevaplarla geçen 10 günün ardından, annem o gece babamın öldüğünü söyledi bana.
Babam metal mobilya sektöründe küçük ölçekli imalathanesi olan bir iş adamıydı. Öldüğü sıra işleri iyi değildi, borçlar ve krediler ile ayakta kalmaya çalışıyordu. Üniversitede öğretim görevlisi olan annem, memur maaşı ile o büyük borçları ödeyemeyeceği için redd-i miras yapıldı. İç çamaşırlarına kadar herşeyini devlet yetkililerine teslim ettiğimiz babamdan hatıra olarak bir tek parmağındaki yüzüğü ve kol saati vardır elimizde. 37 yaşında genç bir kadın ve 6 yaşında küçük bir çocuk, yaşamı resetledik, koca bir sıfır olarak yeniden başladık.
Babamın arkadaşlarının çocukları yılda binlerce lira verilerek kolejlerde okutulurken, annemin vizyonu ve emeğiyle ben 'O Okul'u kazandım.'O Okul' öyle bir devlet okuluydu ki, öğrenciler ailelerinin sosyo-ekonomik statüsü ile değil sadece kendi yetenek ve başarıları ile orada var olabiliyorlardı. Sınıfımızda İstanbul'un varlıklı ailelerinden gelenler olduğu gibi, Anadolu'dan yeni gelmiş gariban olanlar da vardı. 'O Okul'da bize harika bir eğitim verildi. 'O Okul' sayesinde kolejli yaşıtlarımızın yanında başımız hiç öne eğilmedi. Kolejli olmadan, devlet eliyle en az onlar kadar iyi eğitim almak bizler için gurur kaynağı oldu. Hepimiz okulumuza da devletimize de minnet duyarız.
***
'O Okul' o kadar gözdedir ki SBS'de ancak ilk 1000'de olanlar oraya yerleşir. Mezunları o kadar kıymetlidir ki, üniversite rektörleri 'O Okul'dan kendilerine ÖSYS ile yerleşen mezun sayısına göre birbirlerine hava atarlar.
İstanbul Lisesi'nden bahsediyorum. Tüm liselerin anadolu lisesine çevrilme projesi kapsamında elitist lise diye nitelenip Bakanlık tarafından feda edilmesi düşünülen halk çocuklarının okulundan. Gariban girenlerin elit olma potansiyeli ile mezun olduğu bir devlet okuldan.
Bunların Ankara'da böylece bilinip son kararın öyle verilmesi dileğiyle.