Bir önceki yazımda sınavsız üniversite konusunda görüşlerimi sizlerle paylaşmıştım. Bu konuda üzerinde durulması gereken pek çok boyut var. 2014 ÖSYS sürecinde bu boyutlardan sık sık bahsedeceğiz. Özellikle Ortaöğretim Başarı Puanı'nın hesaplanma yöntemi ve özel yetenek sınavlarında OBP'nin göz ardı edilmesiyle ilgili kaygı ve endişeleri zamanı geldiğinde dile getireceğim.
Ancak şunu hemen belirtmek isterim. Ülkemizde yükseköğretime geçiş sistemini tasarlayan, düzenleyen ve işleten kurumlar geniş bir know-how'a sahip. MEB, YÖK, ÖSYM, TÜBİTAK kamuoyunun gündemini meşgul eden önerileri ve kararlarını keyfi şekilde üretmiyorlar. Ancak konu çok geniş bir nüfus kitlesini ilgilendirdiği için yapılan açıklamalar kamuoyunda hemen heyecan yaratıyor, bazı yargılara varılıyor. Bu kurumların bilgisine, deneyimine, samimiyetine, ciddiyetine güvenmek gerektiğini düşünüyorum.
ÖSYM'nin web sitesindeki bilgilere göre 2014’te ÖSYS'ye 2.086.087 kişi başvurdu. Bu adaylardan yaklaşık 850 bini lise son öğrencisi. Geri kalan 1 milyon 235 bin aday ise lise mezunu statüsünde. Bu statüdeki öğrenciler ile ilgili detaylar henüz açıklanmamış olsa da geçmiş yıllardaki veriler ÖSYS'ye başvuran lise mezunlarının yaklaşık dörtte birinin yükseköğretim deneyimi (üniversite mezunu, üniversite öğrencisi, üniversiteyle ilişiği kesilmiş) olduğunu gösteriyor. Bu kişilerin, geçmiş tercih dönemlerinden isabetli kararlar vermedikleri ve yeni bir arayış içine girdikleri anlaşılıyor.
Engelliler için öncü üniversiteler olmalı
2014 ÖSYS'ye başvuran adaylar 31 Ocak 2014 saat 23.59'a kadar T.C. kimlik numaraları ve şifreleriyle ÖSYM İnternet adresinden, eğitim bilgileri hariç diğer başvuru bilgilerinde güncelleme yapabilecekler. Eğitim bilgilerinde yapılması istenen değişiklik için internet sitesinden indirilebilen dilekçe örneğiyle doğrudan ÖSYM'ye başvurmak gerekiyor.
İş ya da tatil gereği Avrupa Birliği ülkelerine yapılan ziyaretlerde ülkemizin eksiklerini ve fazlalarını görme imkanı yakalıyor insan. AB'nin lider ülkeleri diyebileceğimiz Almanya, İngiltere, Hollanda gibi ülkelerde, neredeyse her sürecin A'dan Z'ye planlanması ve uygulanması sonucu insanların günlük yaşamının ne kadar kolaylaştığını hemen fark ediyorsunuz. Örneğin, saati öğrenme ihtiyacı hissettiğiniz anda kafanızı kaldırmanız yeterli. Çünkü birileri daha önceden buna ihtiyaç duyacağınızı düşünmüş ve oraya bir saat koymuş. Yolunuzu kaybettiğinizi hissettiğiniz anda, şöyle bir etrafınıza baktığınızda sizi yönlendirecek bir işaret ile karşılaşıyorsunuz. Planlama aşamasında detaylara verilen önem, uygulama aşamasında her şeyin su gibi akmasını sağlıyor. Her şey detaylarda saklı belki de. Hatta detaylara önem verebilmiş olmak bir ülkenin ya da kurumun kalitesinin göstergesi sayılmalı. Zira ancak temel işlevlerini hakkıyla yerine getirme konusunda süreklilik yakalamış kurumların detayları düşünme fırsat ve enerjisi olabiliyor.
Bazı Avrupa ülkelerinde engellilerin yaşamını kolaylaştıracak detayların günlük yaşama üst düzeyde entegre edilmiş olduğunu görüyoruz. Özellikle görme ve yürüme engeli olanlar için sokak ve binalarda yapılmış düzenlemeler dikkat çekiyor.
Ben engelliler konusunda ülkemizde üniversitelerin öncü rol oynaması gerektiğini düşünüyorum. YÖK'ün bu konuda üniversiteleri motive edici ve zorlayıcı bir beklenti içinde olduğunu da ayrıca belirtmek isterim.
İşe, yeni inşa edilecek üniversite binalarında mimari düzenlemelerin engelli öğrencilerin ihtiyaçlarına göre yapılmasıyla başlanabilir. Bu öngörüyle yapılmamış mevcut binalarda da iyileştirmeler gerçekleştirilebilir. Ülke olarak bu detaya önem verecek düzeyde olduğumuza inanıyorum.