İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) 2020'yi 10 milyon TL zararla kapattı.
Ne gam!
Vakfın hamisi, kurucu babası Eczacıbaşı Topluluğu, salgın döneminden etkilenen vakfın çalışmalarına katkıda bulunmak gayesiyle cömertçe kesenin ağzını açtı ve ('dava' uğruna 10 milyon ne ki) 35 milyon liralık ek destek verdi.
Eczacıbaşı Topluluğu kültürel yatırımlar konusunda öteden beri kendi meşrebince önemli işler yapıyor.
Bir kere İKSV gibi bir kültür sanat kurumunu ülkemizde yeşertti ve her daim vakfın çalışmalarını destekledi, arkasında durdu.
Benim İKSV hususunda samimi kanaatim şudur: Yarım asırdır Türkiye'de Batı kültürünü yayma ve yaygınlaştırmanın en önemli adreslerinden biri olan Vakıf, bu davasında son derece dirayetli bir duruş sergilemektedir.
On yıllardır düzenlediği uluslar arası İstanbul Film Festivali, Müzik Festivali, Caz Festivali, Bienaller ve daha pek çok etkinlikle kültür ve sanatta halay başı...
Ama hangi kültür?
Gelecek sene 50. yılını kutlayacak olan Vakfın tarihine ve programlarının muhtevalarına şöyle bir bakılacak olursa, yerli duruştan ziyade, 'Batı kültürü'nün taşıyıcısı olduğu rahatlıkla görülebilir.
Söz gelimi İstanbul Bienali'ne bakalım.
Bienal iki yılda bir düzenlenen bir sanat etkinliğidir ve amacı bir ulusun plastik sanatlarda gerçekleştirdiği yeni gelişimlerini milletlerarası platformlara taşımak ve ülkesinin iddiasını, sözünü ortaya koymaktır. Genel anlamda bu böyledir...
Oysa İKSV, çoğunlukla yabancı bienal küratörleriyle çalışmayı ve ülkenin sanatsal iddialarından çok Batılı 'algı'ları ülkemize taşımayı tercih ediyor.
Mesela 16 kez düzenlenmiş Bienal'in 13'ü yabancılara teslim etmiş.
'Buyrun abicim siz yapın, bizi siz anlatın' demiş.
Bu 'yabancı' hayranlığını nasıl anlamalı?
İKSV ülkesinin sanatçılarına güvenmiyor mu?
Yoksa mesele ülke sanatı falan değil mi?
Olabilir...
Osman Kavala'nınkiler dahil, ülkemizde pek çok dernek ve vakfın yaptığı gibi, Batının acenteliğine soyunmak bir tercih meselesidir ve bu davada samimi de olabilirsiniz.
Öyle ya, Türkiye'de Batı kültürünü yayma ve yaygınlaştırmada böylesine dirayetli ve adanmışçasına 'duruş' sergilemek her babayiğidin harcı değil!
'Dava aşkı', çokça gayret ve küratör ödemeleri için dolar gerektirir.
Eczacıbaşı'nda para var, İKSV'de ise mermeri delecek azim...
Kime ne! Bana ne!
Asıl soru şu: İddiası 'yerli ve milli'ci olan holdinglerden, vakıflardan ne haber?
Muhafazakar kesimde davası uğruna kesenin ağzına böylesine açabilen bir 'babayiğit' holding ve cevval vakıflar var mı?
Huuu!...
Bilen söylesin!
Tabiki kıymetli; ancak mesele sadece hüsn-i hat ve tezhip sergisi düzenlemekten ibaret değil!