Açık konuşmak lazım umutlar tam tükenirken Necati Ateş sahneye çıktı ve G.Saray'ı yeniden hayata döndürdü... Oysa durgun, temposuz ve sanki zorla oynatılıyormuşcasına bir oyun sahneleniyordu Mersin'deki ilk 45 dakikada...
Sanki slow çekimleri izliyorduk futbolcuların hareketlerinde.
G.Saray'ın sezon başından bu yana belki de böylesine ilk kez durağandı... Elmander sakatlandığı anda Terim'in yüzündeki ifade 'Bir bu eksikti...' der gibiydi...
Oyunu forse edecek hemen hemen hiçbir isim yoktu... Taki 28. dakikaya kadar...
O anda Engin'in kişisel becerisi, Mersin'in beş kişilik savunmasının üzerinden Necati'nin yükselip kafayı vurup golü atması maçın en pozitif anıydı...
Uyumakla uyumamak arasında direnenlere gol biraz olsun iyi gelmişti... Sonra bir iki kez Emre Çolak'ın Hagi'yi anımsadan 'artistik pasları' geceye hareket getirmeye çalıştı o kadar...
İkinci yarı Barış'ın Selçuk'a bodoslamasına dalıp kırmızı kart görmesiyle başladı... G.Saray 10 kişi kalan rakibinin üzerine gidip biraz tempo yapar mıydı acaba?
BU MU KURTARICI!
Engin'in arapasları, üst direkten dönen şutu, Sercan'ın, Selçuk'un golleri kaçırmasıyla biraz gaza basılmıştı ama istenilen düzeyde değildi... Hatta Erhan'ın golü G.Saray'ın kimyasını bozmuştu...
Aydın oyuna girerken 'Bu mu kurtarıcı?' denildiği duyuldu... Ama penaltıda başrol Aydın'ındı...
Fatih Terim'in öğrencileri müthiş, insanı heyecan fırtınası içinde tutan bir oyun sergileyemedi ama önemli olan kazanmaktı ve onu yaptılar... Gecenin en önemli ismi hiç kuşkusuz Necati Ateş'ti...