Önce habere bir göz atalım: 'Alman hazır giyim firması C&A, yapılan testler sonucu alerjik reaksiyona yol açabileceği tespit edilen 5 farklı desende üretilmiş deri bebek ayakkabısı modelini Türkiye dahil pazara sunduğu 18 ülkede geri çağırma ve satıştan çekme kararı aldı.
C&A, kararın Avrupa'da toplam 15 bin tüketiciyi ilgilendirdiğini, Türkiye'de ise söz konusu ayakkabı modelinden 420 çift satıldığını açıkladı. Söz konusu ayakkabıdan toplamda 20 bin adet üretildi. C&A Avrupa Temsilcisi Thorsten Rolfes açıklamasında 'Bu ürünün satışa sunulmuş olmasından dolayı müşterilerimizden özür diliyoruz' dedi'...
Haber bu da, bir de devamı var işin... Marka yöneticileri, 'Ne olacak canım, Türkiye'de topu topu 420 çift satmışız. Bir şey olmaz... Sesimizi çıkarmayıp, olayı örtbas edelim. Ayrıca da gazetelere reklam servisleri vasıtasıyla baskı yapıp hepsini susturalım. Konuyu gündeme getirmeye niyetlenen basın gruplarına da aba altından sopa gösterip, olayı örtbas geçmelerini sağlayalım' dememişler; Türkiye'de medyaya nal gibi ilan vererek konuyu bizzat kendileri tüm kamuoyunun dikkatine sunmuşlar...
Biraz amiyane tabirle ifade edelim: 'Bu mudur? Evet, budur!'...
İletişim dünyasına örnek teşkil edecek kriz iletişim yaklaşımı budur... Büyük marka olmak budur... Ford Explorer'in Firestone lastik krizinde Ford'un da yaptığı buydu... C&A, kitaplarda yazan ilkelere uygun hareket etmiştir... 'Ben her şeyi bilirim, iletişimi de' şeklinde tripler içinde kıvranan 'pseudo' (sözde) yöneticilerinin hezeyanlarına göre değil...
Olayı izleyelim ve krizden fırsat nasıl çıkarmış görelim...
Soner Yalçın neden tutuklandı?
Sonunda Başbakan patladı: 'Oda TV yetkilileri yazdıklarından, düşündüklerinden yargılanmıyorlar ki? Başka işlere karıştıkları için yargılanıyorlar...'
Tamam çok iyi anladık. Demek fikir suçundan tutuklanmamışlar...
Pekiyi neden tutuklanmışlar?
Bu yok ortada... Bunu açıklamak, Başbakan'ın işi mi?
Adalet sistemini konuşturmadığınız, savcılara hakimlere açıklama yapma 'izni' ve gerekiyorsa 'görevi' vermediğiniz sürece, Başbakan dilediği kadar 'Bizim bu işle bir alakamız yoktur' desin, alakası olan kenara çekilmiş olacağı için sıcak kestaneleri ateşten alma işi gereksiz yere Hükümet'e kalır ki, bu durumda elleri yakmadan bu işi yapmak çok zordur... (Bkz. 16 Şubat AKŞAM, 'Konuşmak lazım' başlıklı yazım...)
Köstebekleri bulmak çözüm değil
BestECİlerİn, şarkıcıların CD'leri neredeyse piyasayla birlikte korsan tezgahlarına düşüyorsa, Kültür Bakanlığı için hazırlanmış özel kopyalar olduğu ibaresini taşıyan DVD'ler (Bkz. örnek Eyvah Eyvah 2) bu ibarelerin bir şekilde yok edilmesine bile gerek görülmeden kara borsada satışa çıkıyorsa; bu durumu engellemenin yolu, polisiye tedbirlerden, 'köstebekleri bulmaktan' geçmez...
Bir keresinde Narkotik Şubenin başında bulunan amirlerden bir dostumuzu tebrik etmiştim: 'Helal olsun büyük bir parti eroin yakalamışsınız. İyi bir darbe vurdunuz herhalde, eroin mafyasına'...
Gülmüştü bana, 'Ali Bey' demişti, 'Siz biliyor musunuz, her yıl Türkiye üzerinden yılda tahmini kaç paralık eroin işlem görüyor?'
Bilmiyordum tabii. Ben de tahmin yürüttüm. Yakalanan mal birkaç yüz milyon dolar değerinde olduğuna göre, toplam rakam da o civarlarda bir şey olmalıydı... 'Bilemediniz' dedi dostum, 'Tam 20 milyar dolar!... Öyle kolay kolay biter mi bu iş?'...
Türkiye'deki ve de dünyadaki korsan DVD ve müzik CD'si piyasasının toplam cirosunu tabii ki bilmiyorum. Bize Rusya'dan geldiğini duymuşluğum var. Söylenen o ki, milyarca dolar düzeyindeymiş...
İki satıcıyı yakalamakla bu işin çözümünün olmadığını bilmeyen yok. Peki çözüm ne? Çözüm kopyalanmayı engellemekte. Nasıl? Bir an önce ucuz kopyayı siz pazara çıkaracaksınız. Piyasaya çıkmasıyla birlikte, internet ortamında son derece düşük rakamlarla indirilmesini sağlayacaksınız. Yasal yoldan... Bakın korsana kimse tevessül ediyor mu?
Benim bu 'dahiyane' (!) fikrimi bu işin profesyonellerinin de düşünmüş olabileceklerini tahmin edebiliyorum... Şunu yapamadıklarını da bildiğimi gibi:
Benim dediğimi yapmak demek, bir süre büyük karlardan vazgeçmek demek... Korsanı yok etmek için 'fiyat kırmak' demek... Bu da 'yatırım' demek... Uzun vadeli vizyon demek...
Apple bunu başarıyor... Diğerleri neden yapamasın?..