3 yıl üst üste şampiyonluk yaşanan Metin-Ali-Feyyaz döneminde İnönü'deki tüm maçları izlemenin tarifsiz mutluluğuna erişmiş şanslı bir kulum ben. Ama o yıllarda bile Beşiktaş formasıyla sahaya çıkan 11 adamın futbolu bu kadar müziğe, dansa, resme kısacası her türlü güzel sanata yaklaştırdıklarını görmedim.
'Futbol, kitlelerin afyonudur' derler ya, futbol böyle oynandığında o afyondan yapılır. Hatta o ilaç her derde deva olur bu hayatta!
'Rakip Buca, romantik masallar anlatma!' diyen renkkörlerine, bakarkörlere derdimi baştan anlatıyım: Rakip kim olursa olsun, maç kaç kaç biterse bitsin! Bol gollü olmasa da, yensek de yenilsek de Beşiktaş, dün geceki gibi oynasın bana ömür boyu yeter de artar, sizi bilmem! İkincisi 'Neden Ernst yok Aurelio var, Bobo yok Nobre var?' diye soranlar öncelikle Beşiktaş'a böyle sanat eseri bir futbol oynatan Schuster'e teşekkür etsinler, sonra istediklerini söylesinler! Schuster, dünya futbolunun 21. yüzyıldaki 'eşiği' İspanya'nın üç büyüklerinde de forma giyip üç efsane takımın taraftarlarının da gönlünde tarihten asla silinmeyecek bir futbol tadı bırakmış bir futbol simyacısı.
KEYİFLE İZLEYİN
Her şey bir yana Real Madrid'e son şampiyonluğunu yaşatmış olan teknik adam.
Schuster, bizden farklı olarak 7 gün 24 saati bu futbolcularla geçiriyor. Schuster'e yapılan bel altı eleştiriler, David Copperfield'ın gösterisine gidip 'Bak işte ip var aslında uçmuyor!' demeye benziyor. Copperfield gerçekten de ip olmadan uçsaydı gösteri yapmazdı zaten. Aynı hesapla Schuster, Tabata'gillerle dün geceki futbolu oynatsaydı takım çalıştırmaz, 'gezegenler arası futbol büyücülüğü'nü ilan ederdi çoktan!
Nobre'yi bile bu kadar verimli oynatan futbol işletim sistemi fazla tartışılmaz, yaşanır ve tadına varılır!