İlk yarıda Melo’nun yokluğunda orta sahada alternatif bir çözüm üretmekten çok uzak bir Galatasaray izledik. Brezilyalı oyuncunun oyunu okuma, rakibe oyunun temposunu dikte etme özelliklerini Galatasaray orta sahası çok aradı. Ceyhun, Yekta ve Sneijder arasında muazzam bir kopukluk vardı. Ceyhun ile Yekta gereğinden fazla savunmaya eklemlenirken, Wesley Sneijder de oyunun sadece ofansif kısmında iki forvetine yapışık oynadı. Bu durumda Galatasaray takım hücumunun da savunmasının da boyu çok uzadı.
Konyaspor ilk yarının büyük kısmında Galatasaray’ı baskı altında tutarken Galatasaray’ın bu ofansif-defansif devamsızlığından faydalandı. Yine de Wesley Sneijder’le bulunan kontratak pozisyonu ilk yarının en net gol tehlikesiydi.
Ne zaman sol kanattan Alex Telles hücuma organize şekilde katıldıysa ilk 45’te Galatasaray ofansif olarak o kadar etkili olabildi.
Galatasaray ikinci yarıda rüzgarı arkasına aldı. Konyaspor topu savunmasından çıkarmaya çalışırken, Galatasaray her pres yaptığında etkili oldu.
İkinci yarının ilk yarım saatinde 7 gol girişimi vardı Galatasaray’ın. Ancak nedense bu etkili olmasını sağlayan hücum presi devam ettirmedi. Takım içinde kişisel ilişki sorunları var mı bilmiyorum ama fiziksel düşüş sorunu olduğu kesin.
80. dakikada Hajrovic’le beraber Mancini’nin yolladığı yeni diziliş kağıdı da sahaya girdi. Galatasaray son 10 dakikada 5 ofansçıyla oynadı ama çok geç kalmıştı. Sanırım Mancini’nin en büyük hatası aklının hala İtalya ve İngiltere’de olması. Oyuncuların bazılarının ise aklı nerede, onlar kendileri bile farkında değiller.
Konyaspor yerden kısa paslarla oynamaya çalışıyor. Bunu skora yansıtacak kadar başarılı olmasına en büyük engel ise bizzat kendi sahasının zemini