8’i çok başarılı olduğu ülke milli takımında olmak üzere toplamda 9 yıldır teknik direktörlük yapan 44 yaşındaki Slaven Biliç gibi bir çalıştırıcıyı “Ama kulüp takımı tecrübesi çok az” diye eleştirmek sadece bizdeki ne kadar az bilgisi varsa o kadar çok fikri olduğunu sanan garip ötesi zihniyete özgüdür.
ZATEN EN İYİ DERECELERİ 4.’LÜKTÜ
Evet, geçen sezon Biliç’in çalıştırdığı Lokomotif ligde ilk 3’e giremedi. Ama zaten Lokomotif’in son 6 yıldaki en iyi Rusya Ligi derecesi 4.’lük zaten. Slaven Biliç de en son 9 yıl önce şampiyon olabilen Lokomotif’in son 2 yıldaki 4. teknik direktörüydü. Yani açıkça istikrarlı şekilde başarısız olan varsa o da Lokomotif’in ta kendisi!
16 TAKIMDAN EN PAHALI 6.’SIYDI
Dünyaca ünlü 2 oyuncusundan birisi ahı gitmiş vahı da gitmek üzere olan Pavlyuchenko ve Biliç’in Hırvat U21’den beri savunma jokeri olan Corluka olan Lokomotif, Honda-Doumbia-Love-Akinfeev’li CSKA, Hulk-Witsel-Danny-Alves’li Zenit, Eto’o-Lass Diarra-Zhirkov-Willian’lı Anzhi, Emenike-Ari-Kombarov-McGeady’li Spartak, Kuranyi-Dzsudzsak-Semshov’lu Dinamo ve Ansaldi-Rondon-Marcano’lu Rubin’in gerisinde kaldı!
ÖYLEYSE LİGLERİ DE KARŞILAŞTIRALIM!
Maalesef Türkiye Ligi ile Rusya Ligi’nin kötü benzerlikleri var ve Biliç’in buraya hemen adapte olamama ihtimali de mevcut. Ancak geçen sezonki Rusya Ligi toplam kadro değerlerine göre takım sıralaması yaparsak Lokomotif’in yeri 16 takım arasından 6. sırada. Beşiktaş’ın Türkiye ölçeğindeki değeri ise çok daha yüksekte. Ancak Biliç’in daha zorlu bir ligde ligin orta değerli bir takımındaki maç başına galibiyet yüzdesi Beşiktaş’ın son teknik direktörünün ortalama galibiyet yüzdesinden daha fazla.
LİPPİ&WENGER TEDRİSATINDAN GEÇTİ
Efsanelerinden birisi olduğu Hajduk Split’te geçici olarak teknik adamlığa başlayan Slaven Biliç, ilk sezonun sonunda görevden ayrılıp 2 yıllık bir staj-gelişim deneyimi geçirmiş bir teknik adam.
Yarışmacı teknik adamlıkta başarı sırrını bizzat dönemin en başarılı teknik adamlarından olan 2006 Dünya Kupası şampiyonu İtalya’nın hocası Lippi’den öğrenen Biliç, genç oyuncu yetiştirmek adına da dönemin en doğru adresinin kapısını çalmış bir isim.
ÖZKAYNAKÇI BİLİÇ
Arsenal’in iskeleti genç yeteneklerden oluşan namağlup şampiyon kadrosu döneminde Arsene Wenger’den yetiştirici teknik adamlığın püf noktalarını öğrenen Slaven Biliç, ilk teknik direktörlük deneyimine de Hırvatistan U21 takımında başlamıştı. O kadrodan Luka Modriç, Eduardo, Mario Mandzukiç, Vedran Corluka gibi Avrupa’ya damgasını vuracak yıldızların gelişiminde kilit rol oynayan daha sonra ise A milliye eklemlediği bu oyuncularla Hırvatistan’a büyük başarılar yaşatan Biliç’in en çarpıcı başarısı 2006’da dibe vuran ülke futboluna rönesansını yaşatması. Şu anda son 2 sezondur Emrah Bayraktar yönetiminde yeniden toparlanan ve başarılı olmaya başlayan Beşiktaş altyapısından birçok isim Önder Özen tarafından planlı bir şekilde A takıma yükseltilmek isteniyor. Biliç’in elinde bu yeteneklerin Beşiktaş’ın Modriç’leri, Mandzukiç’leri, en azından Corluka’larına dönüşmesi planlı ve sabırlı bir çalışma sonucu fazlasıyla mümkün gözüküyor.
YETİŞTİR YARIŞTIR
Hepsinden önemlisi Önder Özen, Oğuzhan-Necip’lerin yerli iskeleti oluşturduğu kadroya yönetim söz verdiği çalışma imkânını yaratırsa Gökhan Töre dışında da başka yetenekli, potansiyeli yüksek oyuncular kazandırmak hedefinde. Biliç de bu potansiyeli yüksek yetenekleri bir üst seviyeye taşımak adına hem yarışmacı hem de yetiştirici teknik adam kimliğiyle biçilmiş kaftan.
BEŞİKTAŞ'IN İDEAL HOCASI
Son 9 yılda çok net görüldüğü gibi Beşiktaş’ta futbol “pahalı gaz”la yürümüyor, ruhla yürüyor. Ruh deyince de Biliç yıllardır Beşiktaş taraftarının takımın başına görmek istediği teknik adamların başında geliyor. Tarzı ve oynattığı ofansif futbolla Biliç, bu konjonktürde imza attırılabilecek en doğru tercihlerden bir tanesiydi. Kimileri için karakteri ile de sanki yıllar önce Beşiktaş taraftarları tarafından Zagrep Camisi’nin önüne bırakılıp büyüyünce asıl ailesinin yanına dönen bir çocukmuş hissini uyandırıyor.
İşin futbol duygusu yönü bir yana Beşiktaş’ın artık “Modern futbolda ne kadar çok forvet oynatırsan o kadar gol atma şansın artar diye bir şey yok. Tıpkı ne kadar çok savunmacı oynatırsan o kadar az gol yeme şansın olabileceği gibi bir yanılgı diğeri de. Modern futbolda belirleyici olan hücumcularından gelecek defansif katkı ile savunmacılarından gelecek ofansif katkın arasında kurman gereken denge” diyen bir hocası var!
MARJİNAL AMA DİSİPLİNLİ
Kulağındaki şık küpesi, farklı kıyafetleri, elektro gitarıyla kimilerine “marjinal” gelen Slaven Biliç farklı olduğu kadar disiplinli bir teknik adam da. Hırvatistan teknik direktörü olarak Euro 2008 elemelerindeki ilk resmi maçından önce takımın 3 yıldızı Srna, Oliç ve Balaban’ı disiplinsizliklerinden dolayı kadro dışı bırakan Biliç, basın tarafından yerden yere vurulsa da kafasında uzun vadeli ve parlak planı başarıyla gerçekleştirmişti: Yardımcılıklarını Prosinecki, Mrmiç, Asanoviç’in yaptığı teknik heyetle A takımın egosu şişkin yıldızlarını Dünya Kupası 3.’sü Hırvatistan’ın 1998 ruhuyla iyi birer milli takım oyuncusuna dönüştürmek ve 2 yıl boyunca çalıştırdığı U21 takımından oyuncuları adapte edip yeni bir takım kurmak.
O maçta Srna ile Oliç ilk 11’de olsaydı Biliç’in takımı Rusya’yı deplasmanında da yenebilirdi. Lakin orada kaybedilen 2 puanın uzun vadeli kazanımları, sonrasında mevkisinin dünya yıldızına dönüşen Srna, Oliç’in alternatifleri Eduardo ve Petriç’in attığı 17 gol ve elemeler sonunda Rusya’ya atılan 5 puan fark olarak geri dönmüştü.
ÖNCE İNANDIR SONRA YAP
Hırvatistan, Biliç’le İtalya, Almanya, İngiltere gibi devleri yendi. Euro 2008’de bize elendiklerinde Şampiyonlar Ligi’ni kaybetmişçesine ağlamaları Biliç motivasyonu ve takım ruhunun simgesi. Oyuncularına önce en iyi olduklarına inandıran, sonra da sahiden en iyisi olmaları için uğraşanlardan.