Övenimi anmıştım geçen yazımda. Şimdi sıra yerenimde. Yarenim olan yerenim de vardır, beni sevmeyen yerenim de. Neyleyeyim, onlardan öğrenmekten başka elimden bir şey gelmez. Yergileriyle Varolsunlar.
Yerenim, beni yerden yere vuranım, beni eleştirenim, beğenmeyenim, belki sevmeyenim, merhaba!
Diyelim ki yargınız, bende iş olmadığı üstünedir. Ben 'ciğeri beş para etmez' biriyim. Şimdi bu yargınızın iki 'kaynağı' olabilir. Biri, benden bağımsızdır. Sizin kendi değerleriniz, anlayışınız, dünya görüşünüz, duygu dünyanız, 'ben kim olursam olayım' beni belli bir biçimde damgalamaya hazırdır. Beni aşağılayarak, kendi dengenizi buluyor olabilirsiniz. Yerilen bir insan olarak ben, sizin ruh sağlığınızın korunmasına katkıda bulunuyorumdur! (Böyle bir hizmete her zaman hazırım, yerenlerim, dostlarım, yarenlerim!)
Yargınız, benden kaynaklanıyorsa, yerginizi dikkate alabilmek için sizden beklentilerim olacaktır. (Bu ne demek? Kolay kolay yerginiz altında kalmam demek. Benimki biraz hava! Beğenilme ihtiyacı ile yanıp tutuşuyorsam, yerginiz beni kahreder!) İlk sorum şu olacaktır: Beni tanıyor musun? Uğraştığım işi değerlendirebilecek durumda mısın? Beni yeriyorsun da kimi övüyorsun? (Okurun yergisini duyar gibiyim: Şu psikolojik çözüm kurnazlıklarını bırak, hoca! İşin iyiden iyiye tadını kaçırdın. Ezenin ezilenin, zulüm görenin, zalimin dünyasında vıdı vıdıcı analizler, yok yermişmiş yok yermemişmiş, küçücük fildişi kulenden çık artık!) Bu sorulara yanıtınız yeterli değilse yerginizi yerme hakkım var demektir. 'Böyle yergi olmaz, yermeyi öğren de gel!'diyebilirim size. (Bir de şu tip yericilerim olabilir: 'Bu kabak kafanla, bu yazıları yazmak senin neyine?' O zamanda sorarım: Kafatasımla yazım arasındaki ilişki bu yazıdaki birinci türden bir ilişki ise, söyleyene ferahlık veriyorsa, buyursun söylesin. Ama bu tür yericilerim, kızgınlıklarını dile getirerek rahatlayamazlar. Söyledikleri benim fiziksel görünüşümle ilgili olmakla birlikte, düşüncelerimle, kişiliğimle, yaptığım işle doğrudan ilişkili değildir. Bunlar yerici, eleştirici değil, 'sataşıcı'dır.)
Yerici beni iyi tanıyor, yaptığım işten de anlıyorsa, dinlerim onu, gözümü dört açarım. Doğrusu açmam gerekir. Somut yaşam durumlarında, çoğu kez işin içine duygular girer. Yerenime kızarım. Onu aşağılayıp, yergisinden kurtulmaya çalışırım. Kızgınlığımı dengeleyip, beni ve işimi anlayan yergicimi dikkatle dinlemeliyim. Buna yergi duyarlılığı diyebiliriz. Yergi geçirmez, yergi duyarlılığını yitirmiş ya da bu duyarlılığa hiç sahip olmamışlar, ham halat insanlar olarak kalıyor. Aşırı yergi duyarlılığı da benzeri sonuca yol açabiliyor. İnsanı korkak, pısırık, vesveseli, takıntılı yapabiliyor.
Yerenimi dinlemekle iş bitmiyor. Başlıyor. Neden eleştiriyor, yeriyor beni? Ölçütleri neler? Eleştirilerine karşı benim yapabileceğim bir şey var mı? Üstesinden gelebileceğim zorluklar, düzeltebileceğim yanlışlıklardan mı söz ediyor? Gücümü aşabilecek noktalarda kendimi kıstırılmış, çaresiz hissedebilirim. Belki de bu çaresizlik duygusu kendimi aşmaya bir olanak sağlayabilir.
Bir de eleştirilmekten haz duyanlar vardır. Eleştirildikçe (Eleştiri ve yergiyi çoğu kez aynı anlamda kullandım bu yazımda. Yergi: Olumsuz eleştiri!) ağzı kulaklarına varır. Belki adam yerine konulduklarını hissederler. Çoğu kez eleştirilen noktaları hiç düzeltmezler. Bildiklerini okurlar. Yericilerine: 'Yer hadi yer, çok zevkli oluyor', derler.
Yergi, yanlışların düzeltilmesi, eksik ve gediklerin kapatılması için kaçınılmaz. Yalnız, yermeyi ve yerilmeyi başarabilmek koşuluyla, ironik yergi bana anlamlı gelir: Övgüyle gelen, içinde övgü de olan. Övgüyle başlayıp, arada dokundurarak yürümek. Her zaman olmayabilir, doğrusu. Öfkenizi yenmeniz zor olabilir.
Yerilince ne yapmalı? Bağırıp çağırmalı, gülmeli, susmalı, yüzümüz kızarmalı, kapıyı vurup çıkmalı, küsmeli, alay etmeli... Bunların hepsi doğal: Yerenimizi dövebiliriz de. (Öldürmemeli, yazık!) İsavari bir tutum: Yerenimizi sevmektir. Sarılıp yanaklarından öpmek. Ağzına sağlık, ne güzel yerdin beni, sık sık buluşalım da, beni yer, biraz. Oh, çok iyi geldi, yergin. Nedir o övgülerden çektiğimiz, gelen över, giden över... Dostlar bir araya gelip, 'yerme' günleri yapalım. Birbirimizi yererek güzel vakit geçiririz. Ruh sağlığımız yerine gelir. Haydi, arkadaşlar, YERİŞMEYE!
Yerme arkadan ve dedikodu biçiminde oluyor. Yerenin rahatlaması için. Neden kimse yerileni düşünmüyor? Yerilenlerin hakkını kim koruyacak? Yerilen ne zaman yergilerden yararlanacak? Sağlıklı yerişme, karşılıklı yergileşme, birbirini dinleyerek, anlayarak, ne zaman başarılacak? Yerenim yarenim olacak mı? Balık kavağa çıkacak mı?