Futbolu bir 'oyun' diye bilirdik. Oyunu bir özgürlük alanı, yaşama sevinci ile dolu, dayanışmanın, başarma aşkının, dostluğun, sevginin yaşandığı bir insan etkinliği sanırdık. Ne zaman futbol böylesine saf duygularla oynandı ülkemizde? Belki Osmanlı'nın son zamanlarında, Cumhuriyet'in başlarında. Lefter'lerin, Metin'lerin oynadığı, o yenilmesi çok zor Macar Milli Takımını yendiğimiz ellilerin, altmışların futbolunda da şike var mıydı acaba? Yine birtakım karanlık güçler bir 'oyun' olması gereken futbolu, bir meslek, bir ticaret, bir çıkar alanı haline getirerek, baştan beri raydan çıkarmamışlar mıydı?
Ülkem insanı tüm yüreğinin temizliği ile oyun oynamayı ne zaman unuttu? Yoksa Türkçemizdeki 'oyun oynama' sözünün hile yapma, aldatma anlamı, oyunu tüm saflığı, çocukluğu ile oynamayı bilmediğimiz için mi ortaya çıktı?
***
İnsan oyun oynayarak büyüyor. Oyunla mücadeleyi, dayanışmayı, emeği, sabrı, saygıyı, sevgiyi, dostluğu, çekişmeyi, başarmayı, başaramamayı, kısaca insan olmayı öğreniyor. Öğrenmeye çabalıyor.
Oyun bu anlamda günlük yaşamın baskısından, sıkıntısından, zorlamasından kurtulmanın bir yolu. Dünya gailesinin, sıkıntısının dışına çıkma alanı. Birlikte oynandığında, bir arada yaşama olanağını keşfetmeye yardımcı olabilir: Yardımlaşmayı, paylaşmayı, yenmeyi, yenilmeyi öğreniriz onunla.
Oyun oynayan çocuğa bir bakın: Nasıl da kaptırmıştır kendini oyununa. Kendini tümüyle oyuna vermiştir, oyunun olmuştur.
Çağırırlar bizi oyuna: 'İnsan pabucu yarım çık dışarı oynayalım!' Çıkarız. Kardeşlerimiz orada bizi bekliyordur. Onlarla olmanın hazzını, keyfini yaşarız. Pabucumuz yarımdır ama yüreğimiz insanlığımız tamdır.
***
Şimdi, 'profesyonel' futbol oyun mudur? Diyelim ki, profesyonellik oyunun içine parayı, çıkarı, kazancı kattığı için, oyunun 'safiyeti', masumluğu bozulmaktadır. Bu bozulma zorunlu mudur? İnsanlar profesyonel olduklarında oyun onların 'işi', mesleği olduğu için artık oyun olmaktan çıkmış mıdır?
Böyle bir zorunluluk olduğunu düşünmüyorum. Eğer 'memur' oyuncu değilsek, oyun ruhunu neden yitirelim ki? Oyunun oyunluğunu, saflığını, masumluğunu, saygınlığını, sevgisini duyabilen; oyuna kendini verebilen, oynarken, insan gibi insan olduğunu duyan, güzelleşen oyuncular yok mudur? Böylesi oyun ruhunu yaşayan, yaşatan yöneticiler, antrenörler, hakemler yok mudur?
***
Gelelim bizim futbolumuza. Futbolumuz saf bir oyun mu? Peki, saf olmasa da hala bir oyun ruhu taşıyor mu?
Kimi seyircilere göre öyle. Örneğin bana göre. Öyle maçlar var ki, oyuncular kaptırmış, kimi seyirciler de. İşte oyun bu! Unutmuşuz hesap kitabı! Oyuncular kendini oyuna vermiş, oyun olmuş, ben onlarla seyirci olduğumu unutmuş, oyun olmuşum. İşte oyun! İşte Homo Ludens (Oynayan insan) benim!
Peki, böyle mi oynanıyor bizde futbol? Sahada oynanmıyor yalnızca. Bahisçiler, şikeciler var. Oyuncu olmayan, oynamayan, iş gören, iş çeviren sözde oyuncular var. Yıllardır söylenir durur. Toz kondurmak istemiyor insan hiçbir takıma. Ama toz çoktan konmuştur. Adalet Spor, bu şikenin döndüğü maçı kazanabilecek mi? Yıllardır oyunu ruhumuzun saflığıyla yaşamımızı engelleyen güçleri ortaya çıkarıp, yargılayabilecek midir? Gönül yargılasın istiyor. Göreceğiz. Adalet Spor, yasaların kurallarıyla oynanan bu maçı kazanabilecek midir?
***
Maç yalnızca sahada oynanmıyor. Seyirciler, taraftarlar, bizde ve dünyanın birçok ülkesinde oyun seyretmeye gitmiyorlar maça. Orası bir öfke boşaltma, küfretme, bağırıp çağırma alanıdır. Oraya çoğu kez hayattan intikam almak için gidilir: 'Ölmeye ölmeye geldik' denilir. Oyuna gidilmez. Bir savaşa, bir tımarhaneye gidilir. Belki bir şölene. Oyun bir şölendir. Öyle olmalıdır. Gider rahatlarız. Keyfini çıkarırız. Arınırız.
***
Demokrasi ruhu ile oyun ruhu arasındaki ilgi, dikkatinizi çekiyor mu? Böyle demokrasiye, böyle futbol! Milyonlarca vatandaşının futboldan başka bir şey konuşmadığı ülkemizde şike yalnızca futbola ait değildir, ülkenin siyasi hayatına dair ipuçları vermektedir bu şike! Kuralları değişik hilelerle delme ve bu delişi meşru göstermeye çalışma: Demokrasi görüntüsü altında bir yığın ince hesap! Saflık gerektiren spor oyunları, saflık gerektiren demokrasi hayatına birçok bakımdan benziyor.
***
Bu ülkede şike var. Futbolu bin bir hile ile oyuna getirmeye çalışmamız demokrasiyi de oyuna getirmekte olduğumuzun bir belirtisidir.
***
Kimi iktidar odakları futboldaki şikeyi Ergenekon'a bağlamaya, oralardaki hukuki hataları şike davasıyla örtmeye çabalıyorlar. İşte bu da demokrasi görüntüsü adlında bir başka şikedir.
Şikesiz bir spor, temiz bir demokrasi dileğiyle...