Hedef 2023. Nasıl gireceğiz 2023'e? Nasıl bir yaşam niteliğiyle? Nasıl bir insan kalitesiyle? Nasıl bir demokrasi terbiyesi ile. Yoksa demokrasinin bir terbiye olduğunu unutacak mıyız o yıllarda? Neyimizle gireceğiz 2023'e, hangi sanatımızla? Bilimdeki hangi buluşlarımızla, hangi katkılarımızla? Nasıl bir şiir iklimiyle? Yıllar öncesinin hamaset kokan manzumeleri mi şiirden sayılacak? Hangi tiyatromuzla, hangi resimlerimizle, heykellerimizle, nasıl bir musiki ürünleriyle? Piyasa romanlarıyla, ucuz Mevlana, Yunus Emre sömürüleriyle mi? Nasıl bir kültürel donanım kanı akacak o yılda maneviyatımızın kan damarlarından?
Hedef 2023. Hangi türküleri çığırıyor olacağız o yıl? Yoksa Türkiye'm türkülerini unutmuş mu olacak? Tek sesli kalabalık koroların aynı nağmelerle bir marş havasında söyledikleri teraneleri mi işitiyor olacağız?
Biz muhaliflere çok iş düşüyor. Sorarak, sorgulayarak, gücü ellerinde tutanları rahatsız etmeye devam edeceğiz. Kibrin, kabalığın, haddini bilmemenin yaratabileceği gafletin bu ülkeye verebileceği zararı, iktidarın gündem yaratma, medyayla bombalama çabalarını uzun vadede boşa çıkarabilecek kararlılığı, sabrı, ülke ve hikmet sevgisi olan çok boyutlu muhalefet önleyebilir. İktidarın olduğu yerde muhalefet olmalıdır. Muhalefetsiz bir iktidar tiranlıktır, diktatörlüktür. Eleştirilere kapalı, dar bir çevrenin sürekli pohpohlamalarına sıkışmış bir iktidar, yanlış yapmaya mahkumdur. Önemli olan ne olursa olsun iktidarı elde etmek değildir. Önemli olan, bu ülkedir, Türkiye'dir. Önemli olan daha hakça yaşayabileceğimiz, zulmün, sömürünün olmadığı güzel bir dünyadır. Bu dünyayı cehenneme çevirmeye çalışan, gözü dönmüş iktidar hırslıları değildir. Önemli olan yığınların sizden yana olması, sürekli kazanıyor görünmeniz değildir. Bu görüntünün uzun vadede, kısa vadede de, mesela 2023'te, ülkeye nasıl bir kültürel, manevi miras olarak ne getireceğidir. Öfke kusan konuşmalarla kazandığınızı düşündüğünüz oylar, 2023'te ve daha sonrasında nasıl bir gençliğin oluşumuna neden olacağı sorusunun vahim olabilecek muhtemel cevaplarıdır, önemli olan.
Biz muhaliflere çok iş düşüyor. Bırakın, onlar iktidar olmak istemeyen muhalifler diye küçümsesinler bizi. Bu ülkeye lazımız. Sayımız az olabilir. Sloganlarla, hakaret ederek konuşmadığımız için. İktidarın açmaya çalıştığı gündem sahnesinde olmadığımız, sabırlı, uzun soluklu bir mücadelenin isimsiz erleri olduğumuz için. Bağırıp çağırarak, insanları yumruklayarak, iletişime, eleştiriye açık olmayan kendini ve haddini bilmeyen liderlerin peşinde körü körüne koşmayan muhalifleriz biz. Güçlülerin yoğun medya bombardımanlarıyla çıkardıkları gürültüde seslerimiz kaybolup gidebilir. Kaybolduğu sanılan o seslerin, fısıltıların belki de, günün birinde, bir yerlerde feryat olarak ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır.
Kendini iktidar hırsıyla paralayıp, ne pahasına olursa olsun gündemde kalma tutkusuyla, medyada sürekli görünme ateşiyle yanmayan; kendinle yüzleşebildiği, karşıtlarından, düşmanlarından öğrenebildiği için, aranan, araştıran, eleştiren, kendini sürekli olarak yenilemeye çabalayan, geçmişinin köklerindeki manevi hazineden beslenebilen, bilimin, düşüncenin can verdiği muhalifleriz biz.
Ülke insanından, sokaktaki, tarladaki, fabrikadaki, işyerlerinde, okulda, kışlada, karakolda, hastanede, adliyede çalışan insanından can bulan muhalifleriz.
Elbette muhalefet olsun diye muhalefet yapmaya çalışan, bu kültürün insanını yüreğinde duymayan ukala 'entel'lerden değiliz.
Çoğalmalı, çeşitlenmeliyiz; farklı yaşam biçimleriyle, farklı görüşlerin renkleriyle beslenmiş ışıklarla buluşmalı gönül aynalarımız.
Bu acımasız yarışmacı, çıkar odaklı, yanardöner insanların güçlü olduğu dünyada, hayatın, insanın, düşüncenin, kızgınlığın, küskünlüğün, sevincin, aşkın, mutluluğun başka türlü olabileceğini ima eden görüşleriyle, geleceğe yazmaya çalışan sessiz, edepli, yumuşak ama çetin ceviz insanlarız. Bizim için gündem, egemen güçlerin gündemi değildir. Şu anın büyüsüne kapılıp, günü kurtarmaya çalışmanın uzun erimli mücadelede işe yaramayacağını düşünürüz.
Kendinden memnun, yaptığından gaflet ile emin, ben merkezli insanlarla yumuşak yumuşak uğraşırız. İşiten kulaklara sesleniriz. Talep edene anlatırız. Bize sırtını dönmüş, kendi koşuşturmaları içinde dünyaya gömülmüşlere söylenecek sözümüz yoktur. Sorarlarsa selam söyleriz.
Meydanlara çıkmayabiliriz, kimlerin oyuncağı olmakta olduğumuzu sorgularız boyuna. Görenler bizi, hayalci, 'karnından konuşan', egemenin popüler diline sahip olmadığımız için ne dediği pek anlaşılmayan, tuhaf insanlar sanabilir. Hayat denen romanın satır aralarındayız. Okuyan okuyabilir bizi, okuyamayana selam olsun.