Geçen haftaki derbide 3-0 mağlubiyetten inanılmaz bir futbol sergileyerek 3-3’ü yakalayan F.Bahçe’de seyirci stadı doldurdu. Aynı hırs, istek ve arzulu futbolu seyredeceklerini düşünüyorlardı. Ancak oyunun hemen başında yaşanan karambolde Hasan Ali kendi kalesine attı. Büyük bir şokyaşandı.
Fakat orta sahada Mehmet Topal ve Tolgay, oyuna ağırlığını koyarak rakibe hem defansif hem de ofansif olarak üstünlük kurdu. Gecenin ikilisi oldular. Korner mi, değil mi belli olmayan bir pozisyonda yapılan ortada Serdar, karateci gibi gol atarak maça denge getirdi. Bu gol hem seyirciye hem de takıma moral kazandırdı.
Arkasından yine karambolden Soldado’nun kaydettiği gol ise, “F.Bahçe olarak mağlubiyetten geri dönen takımız” imajının altına imza attı.
Kadroya baktığımızda Ersun Yanal’ın mı yoksa Fransız’ın mı istediği belli olmayan 4 yeni futbolcu bulunuyordu.
Defansta Serdar, ön liberoda Tolgay, orta sahada ise Moses ve Zajc’la beraber başladılar.
Ersun Yanal tarafından affedilen Volkan ve Valbuena’yı da eklersek, sezon başına oranla büyük ölçüde değişmiş bir takım vardı. İlk devrenin sonlarında hakemin Moroziuk’u ikinci sarı karttan atmasının F.Bahçe’yi rahatlatması gerekiyordu.
Maalesef bu düşünceler ikinci devrenin başlamasıyla çöpe gitti.
F.Bahçe defansının sağ ve solundaki adamları futbolu unutunca beraberlik golü yendi.
Bu dakikadan sonra F.Bahçe panik içerisinde, rakibi 10 kişi olmasına rağmen istenilen futbolun çok uzağındaydı.
Orta sahadaki oyuncu değişiklikleri de bir şeye fayda sağlamadı. Zajc’ın da ne yaptığını anlamak mümkün değildi.
Aslında o ve onun gibileri F.Bahçe’ye getiren Comolli’ye hangi mantıkla transfer yaptığını sormak lazım. Uzatmalarla birlikte yaklaşık 1 saat 10 kişi oynayan Rize’ye karşı, “Acaba”larla gelen bir penaltıyla maç kazanıldı. Bu da ilerisi için umut vermedi.