Ağır yağış, zeminle mücadele ve Avrupa Kupası üçlemesi en son yirmi yıl önceydi.
O gün Rumen Rotariu'nun çizgi üzerinde kalan vuruşu nasıl hafızalardaysa dün gece de hava normal şartlarda olsaydı 'maç böyle olur muydu' diye hatırlanacak bir maç oynadı Galatasaray!
Bu zeminde olabilecek her şey oldu. Top suya takıldı, kaleciler şutları sektirdi, kırmızı kart çıktı, defanslar hata yaptı ve ne yazık ki futbolcu sakatlandı. Elmander'in sakatlanıp çıkmasından sonra sahada diziliş; önde Umut ve Burak, orta dörtlü Emre-Selçuk-Melo-Amrabat'a döndü. Maçın şartlarının getirdiği, başlangıç on biri olmayacak ve bu saha şartlarına uygun olmayan bu diziliş, soyunma odasına gidilirken en büyük dezavantaj gibi duruyordu.
Emre Çolak maçı 40 dakika kenardan izlemiş biri olarak, sahanın yerden oynamaya ve çalıma müsaade etmediğini görmüşken, ayağına gelen ilk topu üstelik kontraatağa kalkarken yerden oynaması, ilk yarıda bu sahaya göre oynamadığımızın en net fotoğrafıydı!
İkinci devre biraz zeminin kuruması, biraz kısa pastan orta uzunlukta paslara dönülmesi Galatasaray'ın oyununu ilk yarıya oranla daha iyi hale getirdi. Fakat ceza sahası içerisindeki dağılıma aldırış etmeden oynanan yüksek toplar, yalancı bir baskı yarattı. Cluj defans oyuncuları altı pasın üç metre önünde dizilip adam paylaşımını doğru yaparak bu baskıyı savuşturdu. Defansları bu kadar gömülmüşken ceza sahası yayına yakın bir şutör koymak ve topu ona çıkarmak yine bu sahanın gerektirdiğiydi!
Topu sağa attığında sola gittiği, sert vurduğunda suya takıldığı bir maçta Galatasaraylı futbolcuları bunun dışında eleştirmek haksızlık olur!
Kalan üç maçın ikisi deplasmanda ve işler zor gibi duruyor, ama böyle bir zeminle bir daha karşılaşmayacağını düşünürsek bence düşünüldüğü kadar da zor geçmeyebilir!