Manchester United zaferinden sonra biri mecburiyetten, beş futbolcu ile tazelemişti Fatih Terim Elazığspor on birini. İlk yarı boyunca Yekta, Engin, Cris, Umut ve Sabri bırakın takımı tazelemeyi, 'bizim burada ne işimiz var' der bir kartlıkta oynadılar. Hücumda ne varsa yine Manchester fatihlerinden Melo, Elmander, Riera ve Amrabat'ta vardı.
Melo uzaktan şut çekerek, Amrabat topu rakip kaleye adeta kaçırarak, Riera dip çizgiye inip ceza sahasına keserek ve Johan Elmander topu ileride saklayarak; suni teneffüsle maçın temposunu kurtarmaya çalışıyorlardı.
Rakip deseniz başka alem. Elazığspor adeta değerli trüf mantarı. Kariyerleri parlak futbolculara sahipler, ama sanki kaliteleri çimin yirmi santim altında saklı kimseye göstermiyorlar!
Yavan bir kırk beş dakikaydı!
İkinci yarıya önce Elazığ orta sahasının hücumla bağlantısını keserek başladı, Galatasaray. Sonra fethetmek istediği şehrin kalesini ablukaya alırcasına, ceza sahası çevresine yerleştiler.
TARİHE GEÇEN AN
Buna beş dakika dayanabildi Elazığspor. Golde Riera'nın ortası ne kadar tehlikeliyse Ivesa bir o kadar hatalıydı.
G.Saraylı futbolcular golden sonraki ilk 15 dakikada farkı daha da açabilecek pozisyonları buldu. Ancak tüm bu fırsatları yakalarlarken temposuzdular.
Kurtarışından sonra herkes Melo diyecek ama Riera dün sahanın en iyi ismiydi. Sahada ondan başka farklı duran oyuncu da yoktu. Bir de pozisyonlara yakın oluşu ve kararlarındaki vücut diliyle hakem farklılar listesine eklenebilir(!)
Muslera'nın sakatlığında koşarak gelmeyen sağlıkçılar, endişelenmeyen vücutlar ve sonunda sahadan çıkarken en azından sağlıklı olduğu sevinciyle gelmeyen akışlarla hatırlanacak bu maç!
Melo penaltı kurtarmasa tarihte bile hatırlanmayacak bir maçtı oysa...