Aziz Yıldırım’ın hayaliydi. “Bir gün zengin olmayan biri de gelip akılcı hamleleri ile Fenerbahçe’yi yönetebilsin.” Bu idealini her zaman dile getirdi.
Bu hayaline karşılık hamleleri ile kulüp ekonomisini kötüye götüren Aziz Yıldırım, buradan kurtuluş formülünü salt zenginlikte görüyor.
Yaklaşan seçimler öncesi kulislerde “Zenginler Kulübü” gibi bir yönetim kurulu vadediyor.
Ali Koç ise kulübü zenginliği ile değil, akılcı hamleler ile donatarak yönetmekten bahsediyor.
Ali Koç’un vadettiği şey çok açık: Rasyonel düşünce.
Hadi gel sahiplik iyi de!
Yakın Doğu Üniversitesi bir proje takımıydı. “YDÜ’den tarihi şampiyonluk”… “YDÜ EuroCup Türkiye’nin dedi”… “Kupaları mıknatıs gibi çekip tarih yazıyorlar”… Başarılarında atılan bu başlıklar ve yorumlar artık tarihin tozlu sayfalarında kalacak. Kadın basketbolunda rakamları artırarak ve sporcuları ayartarak ilerleyen bir kulübe; sırf şirket kulübü olduğu ve kupaları kazandığı için destek verildi. Büyük büyük laflarla proje takımı dendi. Sonuç? Onlara destek verenlerle sahiplerin aynı hayalleri görmediği ortaya çıktı. “Kapattık” dediler. Bitti, gitti. Hadi gel “Sahiplik iyi” de. Hiçbir zaman tutucu bir tavırda olmadım. Daima ileri görüşlü bir tavra sahibim. Ancak fikirlerimin de hep arkasında durdum. Mevcut yapısıyla Türk sporuna sahiplik hayali, bir beden büyük gömlektir. Faydadan çok zarar verir.
Şampiyonlukta konuşulmayanlar!
Yoklarmış, sanki hiç olmamışlar gibi davranılıyor. Oysa varlardı. CENK ERGÜN: Geçen yaz transferin baş rolündeydi. Onun yaptığı transferleri küçümsemek isteyenler şunu söylüyor. Parayı bastırdı aldı. Aldı mı aldı?! IGOR TUDOR: Avrupa’dan elendikleri gün “Bu takım değişecek” demişti. Değişti, değiştirdi. Transfer edecekleri oyuncularda aradığı özellikler doğru teşhisti. Onları on bire çabuk adapte etti. DURSUN ÖZBEK: Yaz transferinde kimse ona inanmıyordu. Tefecilik yapmakla dahi suçlandı ve Fatih Terim’i getirdiği halde koltuğundan oldu. Fakat o eleştiriler altındayken de takımın ihtiyaçlarına odaklandı.
Ne, defans mı dedin?
Unai Emery PSG’den ayrılıp Arsenal’in başına geçti. İngiliz gazetesinde SKY Sports’un İspanya uzmanının görüşlerine başvurarak Unai Emery portresi yazdılar. İspanyol hocayı İngilizlere tanıttılar. “4-2-3-1 dizilişinden nadiren saptığını gördüm ve tarzı fazlasıyla defansiftir. Yaklaşımında oldukça muhafazakardır.” Ne? Avrupa Ligi’ni Sevilla ile üç kez ardı ardına kazanmış, Fransa’da iki yılda altı kupanın beşini kaldırmış hoca; defansif ve muhafazakar mı? Kandırmayın futbolseveri! Hücumcudur o. Yoksa kazanamazdı.
Fatih Terim nasıl başardı?
Fatih Terim’in başarısını anlatmak niyetinde olanlar; oynattığı futbolun muazzamlığından, taktisyenliğinden, rakip analizlerinden, geçmişte yapılan hataları düzeltmesinden, kadrosunun tarihin en dar kadrosu olduğu iddiasından bahsediyor. Övmek için abartılı çabalar. Oysa çok basit. Fatih Terim’in başarısının temelinde kurduğu hayallerin büyüklüğü ve onları hayata geçirmek için var olan tutkusu yatar. Taraftarını ve futbol kamuoyunu buna inandırır. Bu duygu birliğini yaratır. Bu yarım sezonda yaptığı da budur.