Beşiktaş defans dörtlüsü, orta saha üçlüsü ve kalecisiyle bir takım: ileri üçlüsüyle başka bir takım gibiydi sahada. Bu iki takım maçın hiçbir anında birbirini desteklemedi. Maça golü düşünerek başlayan Kayseri'de bunun cezasını erken golle kesti.
Aslında böyle bakıldığında maçı Beşiktaş üzerinden okumak yanlış olur. Deplasmanlardaki kontrollü oynamaya ve karşısında aynı şekilde kontrollü oynayan rakip bulmaya alışık olan Beşiktaş'ın ezberini bozdular. Gol atmak için seri paslarla topun yönünü değiştirerek tabelaya oynadılar. Daha soğukkanlı olsalar ilk 20 dakikada maçı koparabilirlerdi. Kayseri'de Troisi bu sezonun en iyi futbolunu oynadı. Ekrem'i hücumda zorladı; defansta kovaladı sadece bu özelliğiyle bile yerine oynadığı Amrabat'tan iyiydi. Beşiktaş'ta sezonun deplasmanlardaki mental olarak dağınık maçını çıkarttı. Buna Fernandes'in oyundan atılması eklenince arkadakilerin savunduğu öndeki yetenekli ayakların gol aradığı takım hüviyeti iyice belirginleşti.
RAKİPLERE BAĞLI
Ancak Holosko, Quaresma değişikliği Beşiktaş'ı bu seneki gerçeğe dönüştürdü. Yeteneği sınırlı, çok koşan, kendini değil takımı yıldızlaştıran oyuncular topluluğu! Bu halleriyle 11 kişi oynadıkları dönemden bile iyiydi. Fakat buna izin veren Kayseri'ydi. Potansiyeli yüksek ama çaylak oyunculardan kurulu ev sahibi, topa sahip olup dolaştırmayı beceremedi. Oyunu tabelada olmasa da sahada dengeleyen buydu. Beşiktaş deplasmanlarda kontrollü oyunun dışına çıkmadığı sürece tabelada yazacak her skor kendilerinin değil, rakiplerinin ne yaptığı ile ilgili olacak.