Maç hakemin düdüğünden önce başlar. Mircea Lucescu da kadroya Serdar Aziz ve Cengiz Ünder’i almayarak daha maç başlamadan kendi kalesine gol attı. Bir kere taraftarın dengesini bozdu. Gereksiz fiskoslara sebep oldu.
Çıkardığı kadroya saygı duyarım! Fakat Mehmet Topal’ı stoper oynatma hastalığı da sürüyor derim. Yabancı sayısı ile karşısına aldığı Galatasaraylıları, son olarak Serdar Aziz’i maç kadrosuna dahi almayarak yaraladı.
Görev yaptığı her dönem denge aletindeki atletleri aratmayan Rumen teknik direktör, kırdığı gönülleri kazanmak için şimdi Finlandiya maçına Serdar Aziz’le başlar. Elbette görevde kalırsa (!)
Karşılaşma öncesi rüzgar sert eserken “Kimle başlarsa başlasın, şu maçı alalım” diyerek oturdum ekran başına.
Maçın yorumcusu Yılmaz Vural gibi “Noolcak bizim bu halimiz yea” diye öylece ağzım açık kalakaldım.
Mehmet Topal’ı stoper oynatma hastalığı iki gole sebep oldu. Topal ilk golde yalandan baskı yaptı, arka direkte Caner Erkin’in adamı golü attı. İkinci golde baskı yapmaması gerekirken, adama daldı, pozisyonunu boşalttı, topu kapamayınca Bjarnasson golü atmakta zorlanmadı.
Yıllardan bu yana söylüyorum. Kaos futbolunu yücelten bir futbol ülkesi olduğumuz sürece zig-zag yapmaktan kurtulamayacağız.
Kişilere bağlı futbol anlayışından kurtulmak için futbol kulüplerimizden ve milli takımdan düzenli bir futbol talep etmeliyiz. Bu devrimi yapacak kişileri her kurumda işin başına geçirmeliyiz.
Yoksa kebapçı ile kafa bulmak, falanca filancadan iyi hoca goygoyu yapmak, yabancıyı tartışmak, gittiğimiz bir turnuvada yaptığımız derece ile kendimizi dünyanın en iyisi sanmak gayet güzel. Kafaya takmazsan eğlenip gidersin.
Ancak potansiyelimizin gerçek değerini ortaya çıkmadığını gören benim gibiler sanırım yürekten haykırıyordur: “Artık yeter!” Bu düzensiz, sadece kişileri yücelten Türk futbolu temelinden değiştirilmelidir.
Üç golle gerideyken takımı destekleyen Eskişehir’de tribünlere gelen herkese de helal olsun!.. Dün gecenin tek güzel yanı onlardı.