Size de oluyor mu? İki maçtır kupa mücadelesine gelmiş Avrupa takımının Türk takımına karşı mücadelesini izliyor hissi kaplıyor beni. Toraman'ı fark etmesem, uyanmayacağım! Sanki duşlarını alıp az sonra uçaklarına atlayıp gidecek misafir takım gibiler. Avrupalı gibi Beşiktaş!
Bu hissi veren asla yeni transferleri değil. Anlayıştan oluşuyor tüm fark.
İki stoper ki, bana sorarsanız bunu en son yapabilecek ikili, ceza sahasının yan boşluklarına kadar açılıyor. Adeta birer sağ ve sol bek oluyorlar. Aurelio da tadında yaklaşıyor iki stoperin boşalttığı alana. Ne çok geride, ne ileride! İki bek ki, bunu yapabilecek enerji ve hıza fazlasıyla sahipler, orta sahaya kadar çıkıyor.
AKDENİZ RUHLU ROBOT
Kanat bekleri, Guti-Quaresma-Simao üçlüsü ile kademeli olarak birleştiklerinde, sanki parçaları bir araya gelmiş robota dönüşüveriyor. Akdeniz ruhu taşıyan, dünyanın en esnek robotuna! Almeida ve Nobre ile tamamlanan, birbirine yakın oynayıp hücumda hep ekstra hareketi yapan, koca bir kütle.
Hücum etsen arkadanki boşluğu değerlendirir. Defans yapsan üzerine çullanır. Böyle bir takım Beşiktaş. En tehlikeli. Durdurulmaz!
Çokça Beşiktaş defansını dinleyeceksiniz yine. Beşiktaş'a 'defansı kötü' eleştirileri doğru tespit. Ancak eksik anlatım! Doğrusu hücumu bu kadar kudretli takım, bu defansla tedirginlik yaşar, yaşıyor.
DUBLIN-İSTANBUL HATTI
Aslında topun üç halini; kendisindeyken, rakipteyken ve ortadayken... Doğru oynuyorlar. Ancak mükemmel değiller. Öyle olsalar tam Avrupalı olacaklar.
İki dakikada iki gol yiyecekmiş gibi oynamaları, küçük gibi duran o devasa farktan. Bunu çözmezlerse Üsküdar'dan 9Ç'ye binip Avrupalı gibi oynayanların antrenmanını seyrederiz. Yok, çözerlerse sadece Ziraat'te değil, TK-2011 sefer sayılı uçakla Dublin'den İstanbul'a inen Avrupalı'yı alkışlarız.