Olayların başladığı kritik dakika 41... Kaleye şut: Beşiktaş 7, Fenerbahçe 0. Korner: Beşiktaş 6, Fenerbahçe 0. Topla oynama: Beşiktaş %65, Fenerbahçe %35. Skor: 0-0.
Ve dakika 90. Kaleye şut: Beşiktaş 11, Fenerbahçe 5. Korner: Beşiktaş 7, Fenerbahçe 0. Topla oynama: Beşiktaş yüzde 54, Fenerbahçe yüzde 46. Skor: 0-1.
41. dakikayla 90 dakika arasındaki istatistiklerin bu kadar değişken olmasının sizce baş aktörü kimdir? Doğru bildiniz: Ali Palabıyık.
Aziz Yıldırım'ın, "Kaşar hakem" kriterlerine uymasa da o eşiğe dayanmış 35 yaşındaki Palabıyık maçın başında, "Durumu idare etme" derdine düşmeyip, "Maçı idare etseydi" iki sarı kartla dişini gösterip, hakimiyet kurabilirdi. Ama yapamadı, Van Persie'nin ve birkaç kötü niyetli oyuncunun baskısına meze oldu.
İkinci konu şu; böyle maçların saha dışındaki stratejileri, saha içindeki kadar önemli ve belirleyicidir. "Futbol ayakla oynanan bir oyun" olsa da bazen "Ayak oyunları" tabelada kazanan tarafı gösterir. 1996'dan beri aynı kuyuya defalarca düşen Şenol Güneş'in 'Anadolu çocuğu saflığını', 'irdelemek' gerekir.
Romantik bir bakış açısıyla, "Kazanmak için her yol mübah değil" ilkesinden yana olsak da tarih kaybedenleri 'kahraman' olarak yazmıyor. Dünkü maçın özeti şudur. Şenol Güneş'in bir dönem göz ağrısı olan Van Persie, "Portakal'ı soydu, baş ucuna koydu, bir yalan uydurdu."
Sonrası duma duma dum…
Beşiktaş maçın başında gösteremediği aklı ve sakinliği, geriye düştükten sonra gösterdi. Bunu zamanında yapabilseydi hem kupada hem ligde yoluna devam ederdi. Yine de bu sağduyu, lig yarışında tahribata yol açacak bir durumla karşılaşmadan atlatıldı. Buna da şükretmeli.