Ters gitmeye görsün insanın işi, muhallebi yerken kırılır dişi…
Bilal Kısa'nın Nasrettin Hoca misali 'Ya tutarsa' diye 35 metreden vurduğu şut, Eskişehirli oyuncunun sırtına çarpıp kaleci Boffin'i çaresiz bırakınca Samet Aybaba'nın yüzündeki 'Bahtsızım ben' tebessümü her şeyi özetliyordu. Umutsuzluğa saplanan ve çırpındıkça korkulan sona biraz daha yaklaşan bir çaresizlik…
Eskişehir için söylenecek çok söz var. Ama suçlanacak en son kişi de Samet Aybaba. Böyle bir futbol kentini yanlış politikalarla küme düşme potasına sokanların, 'Hocayı kovduk, yeni hoca getirdik ne yapalım' kolaycılığına sığınmadan sağduyulu bir özeleştiri yapmalarını ümit ediyorum.
Ya G.Saray… Aylardır pusulasız gemi gibi meçhule sürüklenen camianın hali içler acısı. Ve 'ölüm var, sıtmaya razı olun' mesajları verip, ayakta kalmaya çalışan bir idari anlayış. Trabzonspor'u hakem Deniz Ateş Bitnel'in 'Kremalı Çilek' katkısıyla yendikleri maçı hesaba katmazsak son galibiyetlerini fi tarihinde almışlar.
Dün Eskişehir karşısında bu sezon takımın başında sahaya çıkan 5. hoca Jan Olde Riekerink'in katkılarıyla bir diriliş hamlesi bekliyordum. Maçın başında öyle bir havaları da vardı. Emre Çolak çırpınıyor, Yasin Öztekin saldırıyor, Podolski yıpratıyordu. Ama golü bulduktan sonra şemsiye tersine döndü. Tek kale oynayan bir Eskişehir izlemeye başladık.
Aynı senaryo ikinci yarının başında da tekrarlandı. Yine 'Bir atımlık barut'unu harcayıp, sonra onun sermayesiyle ayakta durmaya çalışan bir savunma psikolojisi… Ve tabii ki aynı hüsran…
G.Saray için bu kayıp bir sezon oldu. Ama işaretler, gelecek sezon da benzer bir senaryonun yaşanacağını gösteriyor. Bu 'hasta takım' öyle pansumanlarla iyileşecek gibi değil. İşinin ehli, sağlam bir sağlık ekibi lazım. Başkan Dursun Özbek ekonomik hedefleri tutturmaya odaklanmışken, sportif hedeflerdeki sapmalar camianın kabul edemeyeceği boyutlara gidiyor. Sportif başarısızlığın, G.Saray’ın mali tablolarına da çok ciddi olumsuz yansımaları olacağını tahmin etmek için 'İktisatçı' olmaya gerek yok.