Kader... Trabzon'da 'Şampiyonluğa ramak kala' sevinçleri elinden alınan Şenol Güneş, kendi ismini taşıyan Akyazı Arena'da ikinci şampiyonluğa uğurlandı. Üstelik bu uğurlanış, Beşiktaş'ı iki defa üst üste şampiyon yapan tek yerli hoca apoletini boynuna takmaya çok yaklaştırdı onu.
Biliyorum bir yanı siyahtı, bir yanı bordo Şenol Hoca'nın. "Ben Trabzon'un kendisiyim" diyen Şenol Güneş'in kazanmasından kuşkusuz Trabzonlular da pek müteessir değildi. Birkaç kendini bilmezin bu güzel futbol atmosferine verdiği zararı saymazsak, muhteşem bir geceydi.
Şenol Güneş, Türk futbolunun gerçek emekçisidir. Çok yenildi, çok ezildi, çok üzüldü... Her seferinde küllerinden doğdu... Horlandı, itildi, kakıldı ama küsmeden, yeni başlangıçlar için içindeki ateşi harlamanın bir yolunu buldu.
Belki de ilahi bir adaletti ona sunulanlar bugün. Hak ettiklerini değil, hak etmediklerini yaşayan bir adamın sonunda 'İyiler kazanır' umuduna ulaştığı menzildi Şenol Güneş Akyazı Spor Kompleksi…
Evet Şenol Hoca, kendi isminin konulduğu statta Trabzonspor'a ilk yenilgiyi tattıran adam oldu. Kuşkusuz Trabzonsporlular da, "Bizi biri burada yenecekse, o Şenol Hoca olmalı" derdi. Çünkü onların da tıpkı efsane hocaları gibi bir yanı bulutlu olsa da diğer yanı 'Güneşli'ydi dün gece.
Maçı çok fazla konuşmaya gerek yok zaten. Futbol zaten hatalar oyunu. İki takımın hataları güzelleştirdi maçı...
Herkes iyi niyetli, herkes takımı adına gayretliydi. O yüzden hepsine yürekten alkış. Ama bir kişi vardı ki Trabzonspor ve Türk futbolu adına yeni bir yıldız gibi parlıyordu. Yusuf Yazıcı'nın, Okay'a yaptığı asistteki futbol yeteneğine, zekasına ve ustalığına hayran kaldım. Doğru yoldan ayrılmadan devam etmeli. Trabzon belki maçı kaybetti ama geleceği kazanma yolunda ne kadar iyi bir rotada ilerlediğini gösterdi. Tıpkı tribünlerin mesajı gibiydi sahadaki mücadele, 'Dozer gibi oynadılar, Kazım gibi de sevdiler.' Gerisi sadece futbolun cilvesiydi... Güneş'in doğudan yükseldiği bir mukadderattı belki de...