Abdulkadir Parmak’ın erken sakatlığının ardından Abdullah Avcı’nın tercihi Baker oldu. Ama Trabzonspor’un sezon başlangıcındaki kötü tablo, bu bölgedeki etkisizlikle ilişkiliydi çoğunlukla: Önde Flavio gibi tembel pas uzmanı biri varken, aynı özellikte Baker oyuna alınınca pas yüzdesi iyice azaldı Bordo-Mavililer’in. Avcı’nın o anda Bakasetas’ı oyuna sokması takıma pozitif katkı verebilirdi belki ama sadece bir idman yapmıştı ve bu karar, takım içi adaleti sağlama açısından, gelecek haftalar için önemliydi.
Önceki maçların aksine Abdullah Avcı, pas oyunundan çok orta alanda Beşiktaş’ı presle kilitlemek, Atiba ve Mensah gibi etkili isimleri durdurup kanatlardan Nwakaeme ve Ekuban’la sonuç bulmak istedi, daha yetenekli isimlerin olduğu rakibe karşı son derece doğru taktikti. Ekuban aksamasaydı planı daha da iyi işlerdi belki. Oyun istediği gibi giderken güvenilir ikilisi Vitor Hugo ve Edgar’ın peş peşe hataları geldi, Beşiktaş golü buldu.
Nwakaeme’nin Ghezzal ve Rosier ikilisini her pozisyonda rahat geçmesi, Beşiktaş’ta da Aboubakar’ın maç boyu topu rahat kontrol edip arkadaşlarına servis yapabilmesi, beraberinde bol pozisyon getirdi. Farklı hikaye yazılmasını engelleyen iki kişinin direnişi alkışlıktı, biri Uğurcan, "refleks nedir"in tanımını yaptırdı çoğu pozisyonda
Diğeri ise inanılmaz bir mücadele verdi: Nwakaeme haftalar sonra savunma derdi yoktu (Avcı’nın O’na bu özgürlüğü vermesini beklemiyorduk açıkçası) ve Marlon çoğu kez 3 kişi ile yalnız kaldı, kritik müdahaleleri ile takımının gizli kahramanıydı aslında. Ama tartışmasız maçın yıldızı Nwakaeme’ydi. İki golde yaptıkları da usta işiydi. O’na önlem alamaması, Sergen Yalçın’ın eksisiydi.
Sevinen tabii ki, zirveye adım adım yaklaşan Trabzonspor’du ama maçı izleyen futbolseverler daha çok memnun olmuştur. İki takımın da sadece futbola ve gole odaklanması, bitmeyen heyecanı ile Avrupa maçlarındaki tadı bıraktı çoğunlukla.