Sosa’nın yokluğunda orta sahasında oyun akışını hızlandıracak ve etkili pas yeteneği sınırlı futbolcular bulunan bir takımın daha 3’üncü dakikada gol bulması büyük avantajdı. Antalyaspor karşılık vermek için çok adamla hücuma geçti. Boş alanın artmasının, Obi Mikel ve A. Parmak’lı orta sahası olan Trabzonspor’u rahatlatması beklendi ama tersi oldu. Pas yüzdesi yüzde 50’ler seviyesindeydi ilk yarım saatte, isabetli olanlar ise hep yana-geriyeydi. Bu şaşırtıcı mahkumiyet beraberlik golünü getirdi. Oynamayı bırakın oynatmamayı isterken bile sorun yaşayan bordomavililer için duran topta yeniden öne geçmesi, maçın onlara ikinci armağanıydı. Ancak, ilk yarının son dakikasında üçüncü golü bulmasının bile Trabzonspor’u rahatlatmamasının nedeni yıldızlarıydı:
Sturridge özel isim, oyunda çok az var ama skora katkı istatistiği yüksek. Ancak ilk goldeki asistinin dışında aldığı her topu ezdi, anlamsız şutlar çekti. Oyundan çıkarken yaptıkları ise ayıptı!
Nwakaeme, tartışmasız ligin en iyi çalım atan ismi. Ama 90 dakika boyunca yaptığı tek olumlu iş, attığı golde doğru zamanda doğru yerde olmasıydı. Onun dışında sürekli top kaybı yaptı, ileride top tutamadı.
Ve Sörloth, adı artık golle anılan bir isim ama aldığı her topta pas yerine çoğunlukla rakibini geçme sevdasına tutuldu, vazgeçmiyor!
Trabzonspor’un takım değerinin rakibinden 5 kat fazla olması bir yana, eksiklerin bulunması bir yana… Uzatmalarla birlikte son 50 dakikanın tamamında mahkum oynayıp Uğurcan’ın yıldızlaşmasıyla 3 puanı alması, kazanma alışkanlığını artık iyice edinen ve mutlu olan bordo-mavililere özgüven kazandırması yönüyle de çok önemli.