İki üç hafta önce şampiyonluk yolundaki Fenerbahçe, Kayseri'ye gelmiş ve beklenmedik farklı mağlubiyetle İstanbul'a dönmüştü. Bu maçta Sergen Yalçın ve ekibi, Fenerbahçe'yi iyi analiz edip, sağ ve sol kanadını iyi kapatarak başta Lens olmak üzere bu alandaki başarılı asist adamlarının önünü kesmişti.
Defans ve orta saha çekindiği Fenerbahçe'ye karşı daha disiplinli, biraz da korkudan daha dirençli oynamıştı. Fenerbahçe'ye boş alan bırakmamışlardı.
Fenerbahçe'nin bu farklı mağlubiyete kaç futbolcuyla ve kaç idareciyle geldiğini hatırlayan var mı bilmiyorum. Ama tek bildiğim birkaç yıl önce uzun zamandır alamadıkları için Türkiye Kupası'nın önemli olmadığını vurgulayan, hatta "Genç takımla çıkarız" diyen zihniyet, bu maça oynayan, oynamayan tüm futbolcuları getirmiş, birkaç idarecinin dışında bütün yönetim kurulu cümbür cemaat Kayseri'ye çıkarma yapmıştı.
İlk yarı yine Fenerbahçe'nin arzusuz ve isteksiz futbolunu süsleyen Fernandao ve Ozan'ın kafa vuruşu dışında bir hareket yoktu derken, ilk yarının uzatmalarında Lens'in topu akıl dolu oyuna sokuşu ve yaptığı klas ortayla gelen Fernandao'nun golü soyunma odasına giderken Fenerbahçe'yi rahatlatmıştı.
İkinci yarı ise ilk yarıya nazaran futbol adına değişen pek fazla bir şey olmamış, Fenerbahçe yine hem defanstaki Şener ve Hasan Ali'yle ileriye çıkıp, maça hareket getiren Lens ve Alper'in etkili futboluyla gol arama çabaları gösteriyordu. Ve nitekim ilk golün kopyası Mehmet Topal'ın Lens'e nazire edercesine aynı kalitedeki asist ortası ve yine Fernandao'nun buluşmasıyla ikinci gol geldi. Ve aynı görüntüler içerisindeki Erkan'ın kendi kalesine attığı gol ile farklı bir galibiyete imza atarken, her halde Sergen Yalçın, "Ben nasıl kanat adamlarını durdurmadım" diye kendine sormuştur.
Ancak dakika 83'teki Skrtel'in eline çarpan topta hakem penaltıyı verseydi, skor ikinci maç için Fenerbahçe açısından fazla bir şeyi değiştirmeyecekti.
Avrupa Ligi ve Süper Lig'den kopan Fenerbahçe, 'Denize düşen yılana sarılır' misali bir zamanlar önemsenmeyen, değer verilmeyen bu kupayı almak zorunda olduğu futbolcusuyla, yöneticisiyle gördü. Bu maçta da bunu ne kadar önemsedikleri bir akşam yaşadık. Belki futbol olarak değil ama skor olarak formaya gönül veren camiasına iyi bir galibiyet sundu.