3 maçlık cezası bittikten sonra takımın başında seyircisinin önünde bu sezon ilk maçına çıkan Fatih Terim ve talebeleri, Türkiye’de 4-4-2 taktiğini en iyi uygulayan Aykut Kocaman’ın istikrarlı ilk 11’ine karşı ilk yarı boyunca istenen skora ulaşamadı.
Oyunun ilk 4 dakikası rakip Konyaspor’un baskısıyla başlayan, sonrasında ise Diagne’nin vuruşunu kaleci Serkan kurtarınca ilk 45 dakika boyunca Galatasaray’ın kısır gol pozisyonları içerisinde gördüğümüz tek gol vuruşu bu pozisyondu.
Bu maçta rakibine büyük üstünlük kurup, topla oynama oranı yüksek olan Galatasaray’da Donk’un stoper oynaması belki çok önemli değildi ama Seri’nin ön libero oynaması bana göre bu iki futbolcuya da yapılan haksızlıktı.
Kısacası; Donk’un yerine kulübede oturan herhangi biri bu mevkide görev alabilirdi. Donk da ön liberoda Seri’nin yerine hem ofansif hem de defansif futbolda daha faydalı olurken, orta sahada oyun kurucu görünümü olan Emre Mor’un, bugüne kadar, ‘futbolun sadece bireysel bir oyun olmadığını, takım oyunu ile bireysel futbolcu kimliği birleştiğinde daha faydalı olacağını’ bilmesi lazım…
Ancak bu genç futbolcu hem ikili mücadelelerde hem de futbolu tek başına oynama isteğiyle, yarınlar için hazır olmadığını bizlere göstermiş oldu, ilk yarı boyunca. Seri’nin biraz daha serbest bırakılmasının, hem Babel hem de Feghouli için daha faydalı olacağını düşünüyorum.
Babel, Türkiye’ye gelen yabancılar içinde en beğendiğim futbolculardan biri olmasına rağmen Beşiktaş’taki çıkışını nedense SarıKırmızılı forma altında şimdiye dek gösterememesi, beni şaşırtan konuların başında geldi.
Gol kralı Diagne’ye gelirsek, kanatlardan ve ortalardan gelen topları onunla birleştiremediklerini göremedikçe, bu futbolcudan gol atmasını beklemek hayal olur. Onyekuru’nun yokluğu Galatasaray’ın kanat akınlarını etkileyebilir, kanatlardaki düzen sarsıldı.
İkinci yarıda Fatih Terim maçın başında yapması gerekeni uyguladı. Adem Büyük girdi ve gelişiyle de oyunu hareketlendirdi. Sanırım ilk 45 dakikadaki yanlış oyun kurgusu anlaşıldı, gelecek maçlar için de nasıl oynanacağı hakkında ipucu aldık. Belhanda’nın yokluğunu da hissetti Sarı-Kırmızılı takım ilk yarı. İkinci yarı Babel ve Feghouli gerçek yerlerini alınca, arkadaki Mariano ve Nagatomo’nun çıkışları da olumlu oldu.
Hal böyle olunca ilk yarı boyunca bir tek gol pozisyonu yakalayan Sarı-kırmızılılar 5 dakika içinde bu rakımı 3’e çıkarmıştı. Ve beklenen gol, Babel’in gerçek Babel’i gösterdiği gol vuruşuyla kazanıldı.
Anlamadığım iki konu var, bu dakikaya kadar! Birincisi; 60 dakika boyunca topu ayağında gezdiren Galatasaray karşısında rakibini sadece seyreden bir Konyaspor vardı. Bunu anlamak güç, Aykut Kocaman’ın bu futbol anlayışını anlamak zordu.
Mete Kalkavan’ı takdir ettiğim hakemlerden biri olmasına rağmen önündeki %100 kırmızı kartlık pozisyonu rötarlı olarak Seri’ye göstermesi, bu kadar ilginç ise Galatasaray’ın da iki maçtır kırmızı kart konusunu Seri’yle seriye bağlaması da o kadar tuhaf.
Ancak gol yedikten sonra Konyaspor, futbol oynamayı hatırlamış ve Galatasaray’la başa-baş bir 30 dakika bize seyrettirip, futbol adına mutlu etmişlerdi. Ve bu zaman sürecinde fi lm tersine sarmış, golü bulmak için oynayan taraf Konyaspor olmuştu. Ve nitekim “şans isteyenlerin yanında olur” misali hatalar zinciri sonunda Konya’nın golü gelmişti. Ve 1-0 öndeyken Galatasaray, seyircisi önünde bu kadar kapanmalı mı?