Mancini yönetiminde rekorları alt üst eden İtalya'nın ne yapacağı, nasıl oynayacağı belliydi. Maçın gidişatını bizim tercihlerimiz belirleyecekti. Öyle de oldu.
Başlama vuruşuyla birlikte İtalya, topu bizim sahamızda 40 metreye sıkıştırdı. Önde pres yaptı, dönen topları aldı. Milli Takımın hızlı çıkış denemelerini tecrübeli ayaklarıyla başlamadan bitirdi.
Aslında Şenol Hoca, "kendi oyunumu oynayayım" diyerek Burak Yılmaz ve Kenan Karaman'ı birlikte sahaya sürmüştü. Aynı bakış açısı hatırlarsınız Fransa karşısında sonuç vermişti de dün pek öyle olmadı.
Peki niye olmadı?
İtalya'nın diriliğine orta sahadaki isimlerimiz aynı dirilikte karşılık vermedi. Yusuf, Ozan hatta Kenan zayıf kalınca topu tutup, ileri taşımak imkansız hale geldi. Defans oyuncularımız bu çaresizliği hızlı oyunla aşayım derken "hız ile panik" arasındaki o ince çizgiyi aştı. Bu da dönen topların takım üzerinde daha da baskı yaratmasına neden oldu. Takım 90 dakika boyunca İtalya kalesine şut çekemedi.
Şenol Hoca'nın önce Yusuf-Cengiz sonra da Ozan-Kaan ve Okay-İrfan değişikliğiyle oyuna yaptığı müdahale gidişata kafa yoran herkesin beklediği müdahalelerdi. Ancak İtalya'nın peş peşe gelen golleri her şeyi değiştirdi.
Elbette vazgeçmeyeceğiz! Önümüzdeki kazanılacak daha 6 puan var. Artık turnuvanın favorisi karşısında alınan mağlubiyeti değil, Galler ve İsviçre karşısında alınacak galibiyetleri düşünme zamanı. Bu çocuklar bunu yapacak güçte, 83 milyon da yanlarında!