Neredeyse turnuvaya katılan bütün takımlar, çocuğuyla bahçesinde ip atlar gibi, rahatça kendi evinde top oynarken, Türkiye neden bu güzergahın dışında bırakıldı diye sual edelim UEFA'ya önce.
2 tane maç yapacağız diye bütün yarı küreyi dolaştık neredeyse be! Kardeş ülke Azerbaycan'da oynatmaları da bir parmak bal ha! İtalyanlar'a karşı kaybedilen ilk maçtan sonra Galler maçı daha bir önem kazandı. Gerekli çıkarımları yapmışızdır diye umuyorum. Bu minvalde ilk 10 dakikada ayağını her topa sokan bir Milli Takım vardı sahada. Galler ile aynı oyun tarzını seçmiştik. Bir yerde ayrılıyorduk, onlar daha iyi yayılıyordu ve 3 tane yüzde 100 kaçırmıştı. İlk yarım saatten sonra işler değişti. Karakterin koluna girip, özgüvenin peşine düştüğümüzde, ataklar gelmeye, toplar çizgiden çıkmaya başladı. Ve biraz daha tempo lazımdı, işte sorun burada başlıyordu. Tempoyu yakalayamadığımız gibi rakibe çok pozisyon veriyorduk, aynısının tıpkısı 4. pozisyonda gol attılar. İkinci yarı top tutalım diye Yusuf'u oyuna alarak başladık ama takımda anlaşılmaz bir ritim bozukluğu vardı. Eloğlu nokta atışıyla geliyordu, Allah'tan Bale, penaltıyı İran'a attı! Bu, takıma bir kamçı olmalıydı ama 70. dakikayı tükettik, hava... Hele kale karşındayken topu durdurayım da öyle vurayım hayali ve beceriksizliği yok mu! Bırakın topu mopu kardeşim. Vallahi bırakın!