Milli takım kadrosunun da Şenol Güneş tarafından açıklanmasından sonra, Sıra Beşiktaş’ı Göztepe’ye karşı hazırlamaya gelmişti!!! “Şifo-Sergen yan yana oynar mı, oynamaz mı?” galeyanlarından sonra, Uzun süredir ilk defa ve aynı mantıkta, Kagawa-Ljajic senteziyle çıkıyorduk sahaya. İlginçti, seyredecektik.
???
Bu ikilinin arkasında Dorukhan ile Atiba, Meneviş Çeliği gibi gözüküyordu. Ben bunları yazarken bana inat herhalde Adriano ifl as bayrağını çekti ve çıktı oyundan. Üstüne dakikalar 7’yi gösterdiğinde, 6-7 tane Göztepeli oyuncunun yarı sahamızda fütursuzca dolandığını gördüm. Bizim yapmamız gerekeni Göztepe yapıyordu. Tamer Tuna’nın, “Topu ben böyle oynatırım” mesajı gibi geldi bana sanki bu diziliş. 25. dakikayı geçtiğimizde yazacak kayda değer bir şey bulamadık. Sistemsizlik çok aşikar göze battığı gibi, Buna dayalı pozisyona bile girememe sırıtmaya başlamıştı. Öyle ki Göztepe’nin aldığı faullere, yalancıktan bile olsa stattan uğultu çıkmıyordu. “Uyuduk” desek yeridir.
???
Zulasında kan ter içinde bekleyen bir bıçak gibi keskin başladık ikinci yarıya... Hızlı gelişen Beşiktaş atağında Quaresma’nın, Ağzın içine yapılan ortalardan birini Burak Yılmaz’a yaptığını gördük. Gerisini anlatmıyorum: 1-0. Topun fi lelerle buluşmasının ardından, Sabah mamurluğunu üzerimizden atar gibiydik ama neticede “Uyandık.” Özellikle 60’tan sonra her iki takımın da orta sahaları çabuk geçtiğini gözlemledik. Ve bir çırpıda orta sahayı geçme sahnelerindeydik. Bireysel yeteneklerini öne çıkarmaya çalışıp, başarılı olamayan futbolcuların, Birbirleriyle ego dalaşı içinde olduğunu gördük. Hele son 10 dakika, Sabah baş ucunda çalan saatin alarmına göz kırpıp uyanan, Ama uyandıktan sonra uykunun ağır basmasıyla, Yastığa gömülen tarzda bir profi l çizmiştik. Uyanamıyorduk bir türlü. Allah’tan uyanır gibi yaptığımızda gol attık da...