Spil Dağları’na tırmanıp da zirveye yaklaştığınızda...
Manisa şehrine yükselerek uzaklaştığınızı hissedersiniz.
Tıpkı orta sahada top yapıp, futbol olarak zirveye yaklaştığınızda;
Rakibinizden kalite olarak uzaklaştığınız gibi.
Spil Dağı’nın zirvesine çıkmak için öyle lüks arabalara ihtiyaç yoktur.
Makine çalışsın yeter.
Lakin tuttuğunuz takımın futbol olarak zirve yapması için mutlak lüks ayaklara ihtiyaç vardır.
Hele Spil Dağı’na arabasız çıkmak niyetindeyseniz;
Azim ve hırs şart oğlu şarttır.
Bütün futbol takımlarının başarı reçetesinde yazar:
İnanmak başarmanın yarısıdır.
Öbür yarısı için de bahsettiğimiz gibi kalite öne çıkar.
Oğuzhan’ın kaliteli ayaklarını haftalardır anlatıyoruz.
Oynadığı maçlarda Fernandes’i rahatlattığını da,
Orta sahaya pas düzeyi ve lüks bir yaratıcılık getirdiğini de.
Hepsi dediğimiz minvalde seyretmekte.
İlk yarı itibariyle bir gol, bir asistle oynayan Oğuzhan’a bundan sonra sakatlanmamak ve hastalanmamak düşmekte.
Dikkatine!
İlk yarıda 3 golü birden yiyen Beşiktaş’a ve onun teknik ekibine geçen haftaki sözlerimi tekrar ediyorum:
Takım, maç kaybetmek üzereyken dünyanın sonu gelecekmiş gibi panikliyor ve üzerinde baskı hissediyorsa
Başarı uzak bir memlekettir.
Önde iken baskı yiyen;
Gerideyken baskı kuran bir Beşiktaş.
Bu psikolojik soruna ivedilikle çözüm bulmamız gerekiyor.
İki farklı mağlubiyetten 55. dakika itibariyle 3-3’ü bulan Beşiktaş,
Sırf yenilmemeyi düşündüğünden taa 89. dakikakaya kadar baskı kurmayı bekledi.
Bu öz güven sorunu...
Bu psikolojik baskı...
Ve camia üzerindeki kasvet....
Ya Spil Dağı’na arabayla çıkmaya çalışacaksınız;
Ki o sizin sisteminize bağlı.
Ya da en tepeye Rocky Balboa gibi koşarak çıkıp, hırs yapacaksınız.
Karar sizin.