Hani şarkıda diyor ya,
"Temmuz, Ağustos, Eylül,
Her mevsimde durma gül."
Hah! Tam oradayız işte.
'Gül'ü yaz yaptık mı, cuk oturmakta.
Bitmeyen transfer dedikodularının,
Tükenmeyen gıybetlerin nirvanası.
Temmuz, Ağustos, Eylül…
Nereden çıktığı belli söylentilerin,
'Ben önce duydum' nahoşluğunda,
Garip bir yarış.
Mesela Vida’nın
Koskoca dübelde kendine yer bulamayışı neyle açıklanabilir ki…
'Ha geldi, ha geliyorcuları' bırakın
'Vida'lamış gibi ortalarda dolaşanlara ne demeli.
Ve işin en enteresanı da,
Bu garip ortamda,
Kendine yer bulan bu tiyatroya
"Vida konusu kapandı ha bire yazıp durmayın" diye kestirip atan tek bir yetkili çıkmadı kulüpten.
Nedense bu tip muhabbetlerde aklıma hep,
Salazar'ın '3F' formülü gelmekte!!!
Buyurun size, gönderiliş tarihi 18 Ağustos olan bir mail.
Gönderen yurt dışında yaşayan normal bir vatandaş ha!
Diyor ki,
"Abi Vida konusu kapandı.
İş ocağa kaldı."
Ne zaman diyor,
18 Ağustos.
Oysa her türlü yazı ve çizide Vida,
Avrupa için isim bildirmenin son günü olan 1 Eylül'e kadar Beşiktaş'taydı.
Eeee! Hani Vida?
Dişlileri kırılmış, vidalanmıyor!!!
***
İşi yalnızca duyduklarını
Sporla ve Beşiktaş'la ilgili insanlarla paylaşmak olan bazı kesimlerin,
Bu döngüde yer almaları,
Ve elindeki zarı,
7x7 gelecekmişçesine
Çuhaya fırlatmaları hoş olmadı.
Ya Sosa'nın her programda,
Her yazıda her dakika itibariyle
Hep direkten dönüyor olması,
'Ne direkmiş(!) arkadaş' dedirtti bize.
Arada Sosa'yı Fener’e gönderdiler,
Trabzon forması giymesine ramak kaldı dediler.
Bir bitmedi anlayacağınız.
Tükenmeyen bir şelalenin uğultusunda boğdular bizi.
Eyvallah!!
Lakin, 'Siz Müslüm Gürses'i dinlerken,
'Biz işlerimizi hallediyorduk' demeye getiren Salazar'ın gölgesinde kalıp
Ve ortaya çıkan haberlerin doğruluk payını araştırmanın,
Girdaplarında boğulurken,
Andreas'ı kaşla göz arasında gönderdiler iyi mi!
Ne hikmetse bu olayı kimse duymamış.
Yöneticilere yakın arkadaşlardan!!
***
'Kör öldü, badem gözlü mü(!) oldu'ya geçmeden önce
Şunu sorgulamak gerekiyor;
Tamam.
Yetenekleri sınırlı olabilir,
Orta yapamıyor da olabilir,
Quaresma'ya iyi bir partner de olmayabilir,
Ama 'Yerine oynayacak adam yok'u ne yapacağız?
Gökhan Gönül'ün sakatlığında,
O mevkide oynayacak Andreas'tan başka adam yokken,
Adriano kendi yerinde bile
Konya kupa maçında hazır olamamaktan ötürü alenen sırıtmışken,
Son Bursa maçında Adriano'yu,
Beck'in yerinde oynatma garipliğine girmeyeceğim bile.
Kısa ve net;
'O bölgenin yedek adamı bile yokken Andreas'ı nasıl satarsınız?'
Bu soruyu bir kişi bile sormadı iyi mi?
Hiçbir gazeteci hiçbir vatandaş.
Hele aç parantez
Gökhan Gönül'ün iyileştikten sonra bile
Sene içinde sakatlanıyor olması şıkkı da gözümüzün önünde duruyorken!!!
Kapa parantez.
***
Bir savaş manzumesi yazılsa bu kadar olur.
Son bir haftada bu sefer de,
Cenk Tosun’u İngiltere’ye gönderdiler.
Çocuğu uçağa bile bindirdiler,
Hesapta o havadayken
Sözüm ona Cenk'e biçildiği iddia edilen 12.5 milyon Paund'la
Eksik gedik kapatıldı.
Futbolcular alındı,
Yeni bir takım kuruldu neredeyse.
Aslında Cenk'in bir yere gittiği falan yoktu.
En azından ben öyle biliyorum.
İşin tuhafı, böyle bir şey olmadığını bildiğim halde anket yaptım.
"Cenk gitmeli mi kalmalı mı?" diye.
5 bin kişinin yüzde 80'i verilen para nezdinde,
"Gitsin" dedi iyi mi?
Son 2 sene şampiyon olmuş kadronun sağ beki olup,
Henüz alternatifi olmayan,
Gökhan geldiğinde ise
Sorunsuz iyi bir yedek olan Andreas'ın gitmesine ses çıkarmayan ahali,
Daha Negredo'yu seyretmeden,
Ve aşının tutup tutmayacağını kestirmeden,
Şampiyonlar Ligi arifesinde,
Son 2 senede 50'ye yakın gol atmış Cenk'in,
İngiltere'ye gidebilecek olması şıkkına bile 'Eyvallah' dedi.
Ve diyoruz ki,
Takım kanatlardan durduğu zaman,
Ortadan dikine oynayan adam sıkıntısı çekmekte.
Oraya çare…
Ve Şenol Hoca'nın da zaman zaman zikrettiği, Macelo'nun yanına
Pardon,
Pepe'nin yanına mutlaka bir adam.
Ama hiç biri olmuyor.
Vallahi açıkçası ne diyeceğimi şaşırdım.
Sonumuz hayır ola.