Sivas Belediyesi'nin sahasını gördüğümde,
Yayıncı kuruluşun Sivas'a bağlanıp da maçın oynanacağı sahayı gösterdiğinde,
Kameralar yanlış yere konuşlanmışlar zannettim.
Zira arka plandaki zümrüt yeşili saha, herkes gibi bana da göz kırpıyordu.
Niyesini! federasyondan bir açıklama halinde alabiliriz.
Bu tip maçları yedek oyuncuların takıma olan motivasyonlarını,
Sakat oyuncuların da,
Takıma bir an evvel dönme adına gayretlerini, gösterme açısından yararlı buluyorum.
Bu arada Cenk Tosun bildiğimiz gibi kaldığı yerden devam ediyor.
Daha maçın başında Sivas'ın o kuru ayazına bir çentik atı verdi: 0-1…
Cenk Tosun gibi ben de kaldığım yerden devam edeyim.
Beşiktaş atak yaptıkça, kale arkasındaki araba dolu otoparka ilişiyor gözüm.
Topla beraber auta çıkan oyuncu, arabaya atlayıp gidecekmiş gibi geliyor bana…
'Bu nedir ya!' diye serzenişte bulunurken,
Bir yandan da 'Deplasmanda böyle olmalı, topçu şehir dışına çıktığını anlamalı,
Psikolojik baskılara,
Fiziksel zorluklara,
Coğrafi konuma ve hava şartlarına katlanmalı ve alışmalı' diyorum.
Yani deplasman deplasman gibi olmalı…
Sonra bir kırmızı kart mevzu var ev sahibi takıma çıkan…
Adamlar 40 yılın başı büyük bir takımla maç yapacak,
Kendini gösterme fırsatı bulmuş.
Hakem, çocukların bütün hevesini kursağında bırakıyor.
Ulan! Kavanoz dipli dünya,
Tüm işin garibanlarla…
*****
Laf aramızda Sivas Belediye'nin 10 kişi kalmasına rağmen,
Onurlu mücadelesini ve oyunu çirkinleştirmeyen tavrını, canı gönülden tebrik ediyorum.
Sonra ikinci golü attı Beşiktaş…
Zaten anlatmak istediğim,
Maç oynanmadan evvel bu skorlara gelineceğini bilen ev sahibinin,
Oyun düzenini hiç bozmamalarıydı. 10 kişi kalmalarına rağmen hem de.
Gücü oranında kora kor oynamaya çalıştılar.
Aynı zamanda bende onlar gibi, eldeki malzemeler oranında, İzmir-Balıkesir arasında bir cep telefonundan büyük bir keyifle (!) maçı yazmaya çalıştım.
Bu işler böyle! Yapacak bir şey yoksa yaptığın işten zevk alacaksın.
Bu yazdıklarımı birisinin Milosevic'e okuması gerekiyor.
Bu tip maçlarda ben zevk alınması gerektiğine inandıkça,
Ona başka türlü öğretmişler herhalde,
Öç alır gibi adamın topuğuna bir basışı var ki sormayın,
Çocuğun futbolu hayatı bitebilirdi inanın…
85. dakikada maçın sonunu beklemeye gerek duymadan…
Hürmetle…