Her gün onlarca çocuğun
Sokaktaki dilenişine
Ve çırılçıplak ayaklarıyla hayata direnişine
Geceleri midelerine bir lokma girmeden aç yatışlarına
Açıkta kalışlarına
Şahit oluyor,
Film sahnelerini bile aratmayacak karelerin
Gözümüzün içine sokuluşlarını
Harmanlayarak hazmediyoruz.
Eli olmadığından
Kaldırımlara yayılanları çok gördük ama
"Sahile vuranlarına ilk defa tanık oluyoruz."
Sanki dünya tam göbekten yırtılmış da
Bağırsaklarını orta yere saçmış gibi
Her yer vicdanen, ruhen ve bedenen kokuşmuş durumda.
************
Bu insafsız girdabın içinde
Bu kanla beslenen vampirin dişlerinde
Hatta dişlilerinde
Diri kalanlar
Şansı yaver gidenler
Boyun eğmeyenler
İşte!
Bir şekilde hayata tutunabilenler olabiliyor.
Anlayacağınız
Galip gelemese de yenilmeyenler var,
Yok değil.
Lakin ne yapılırsa yapılsın
Ne lortlar kamarasında oturanların
Ne purosu Havana’dan tütenlerin
Ne de burnundan kıl aldırmayanların
Dünyasına ortak olunamıyor.
Cem Karaca şarkısındaki
"İşçisin sen işçi kal, giy dedi tulumları."
Felsefesiyle birlikte algıya devam etmekte.
Kimse kimseyi içine almıyor.
Her kesim kolonilere bölünmüş sanki.
Baksanıza dizilerdeki oyuncular bile topluca hareket ediyor.
Bir diziden başka bir senaryoya
Ekip halinde geçiş yapıyorlar.
Ya spor yazarları.
Herkes birbirini iyi tanıyor.
O yüzden
Ödül törenlerinde aynı yüzleri görmek çok mümkün!
"Bu ülkenin sporunu başka yazan çizen yok mu? " diye sormazlar mı adama
Yok! Sormuyorlar işte!
Vaziyet böyle olunca
Midesi boş yatanların
Evsiz, barksız dolaşanların
Her türlü engeli aşıp bir yerlere gelmeye çalışanların sonu
İnsanlığın utanç fotoğrafındaki
O sahilde kıyıya vurmuş çocuktan nasıl farkı olabilir ki…
Sizi Kevin Carter’in Pulitzer ödülü kazanmış.
Suudan’dan çektiği bu fotoğrafla baş başa bırakıyorum.
Bay Carter
Jeepiyle geçtiği bir kumsal alanda
Tesadüfen gördüğü bu çocuğun resmini çekmeyi akıl ediyor ama
İnip de onu kurtarmak aklına gelmediği için
Tam 1 yıl vicdanıyla savaşıyor.
Ve en sonunda ruhu delik deşik olduğundan
İntihar ediyor.
Kamuoyuna saygılarımla.