Hep beraber ribaunda çıkardık...
Hep beraber alan savunması yapar;
Ve hep beraber ‘Üçlük’ atardık...
Beşiktaş basketbol takımından ve onların yarattığı atmosferden bahsediyorum...
Takım taraftarına adeta tapardı.
Taraftar da takım yenilse bile tribüne çağırır kayıtsız, şartsız yanınızdayız mesajı verirdi.
Bu birinci Ahmet Kandemir döneminde de böyleydi.
Murat Didin döneminde de...
İnanılmaz bir sadakati vardı takımın taraftarına...
Hiç unutmam bir gün, Ahmet Cömert Salonu’nda Ülker ile maçımız var,
O zamanlarda Ülker, F.Bahçe ile birleşmemiş daha...
Maçlarını orada oynuyor.
Bize ayrılan tribün 200 kişilik...
Dışarısı ise cehennem...
Yüzlerce kişi gelmiş Beşiktaş’ı desteklemeye.
Ülker yönetimi ise bu kadar taraftarı salona almamakta ısrarcı.
Ve işin komiği salonunun yarısı boş.
Gücümüze giden de o zaten...
Neyse! Polislerden izin alıp, sözcü olarak giriyorum salona.
Bize ayrılan yerin biraz genişletilmesini rica ediyorum.
Kimden?
Lutfi Arıboğan’dan...
O zamanlar ya Ülker’de yönetici ya da Basketbol Federasyonu’nda...
Nuh diyor peygamber demiyor!
Salon boş ve anlaşılmaz bir inat var.
Durumu yöneticilerimize izah ediyorum.
Ne yapsak olmuyor...
Ben de bu mantık karşısında maça girmeyeceğimizi söyleyerek durumu protesto ediyorum.
Tam ümidi kesmiş dışarıya çıkarken Ahmet Kandemir’le göz göze geliyoruz.
Maçın başlamasına dakikalar var...
“1 dakika gelir misin” diyor.
Gidiyorum yanına hocanın...
Diyor ki, “Çocuklarla konuştuk, sizi salona almıyorlarsa biz de maça çıkmıyoruz.”
Çocuklar dediği takımın basketbolcuları ha!
Maça çıkmamayı göze almamak ne demek biliyor musunuz?
İçimdeki şeytana uyup, ‘He!’ desem ip kopacak.
Sadakat ne demek, anladınız mı arkadaşlar...
Takım taraftarını nasıl sahipleniyor, gördünüz mü?
Biz de bu takımın peşinde her yere giderdik...
Arma nereye biz oraya...
Lakin bu seviyedeki bir aşk için tüm camia aynı sazın teline vurmalıdır.
Şimdiki gibi ihanet kol gezip, herkes ayrı telden çalarsa durum vahimdir.
Bunları yazmak nereden aklıma geldi?
Çünkü o Ahmet Kandemir yine takımın başına gelmiş.
O eski sahiplenişi yine aradığını hissediyorum...
Takımın biraz öz güvene, dolu tribünlere...
Ve seri galibiyetlere ihtiyacı var.
Tribünlerde eski coşku ve o muhteşem sahipleniş kaybolmuş olabilir.
Geçen seneki gelişmeler ve bazı yaklaşımlar taraftarı salona küstürmüş olabilir.
Lakin taraftarın görevi, ‘Arma’nın peşinde olmaktır.
Takımı desteklemek her Beşiktaşlı’nın birinci görevidir.
Yeter ki önünüze gelene ‘Beşiktaş’ın çocuğu’ muamelesi yapmayın...