Ben hoca olsam
Melo gibi bir adamın
Hakem tarafından oyundan atılmasını beklemem.
O gururu hakeme yaşattırmam en azından.
Yazarım raporunu keserim biletini.
Benim takımımda
Futbolcu kılığında tahrik müptelası
Futbolcu kılığında karateci.
Saygısız
Sevgi ambarı boşalmış
Hepsinden önemlisi ‘emek hırsızına yer yok’ derim.
Bence sen de öyle yap sayın Mancini…
Ben hoca olsam
Dünya evine girmek için heveslenmiş Zokora’ya kızmam
Hele onun düğününe giden arkadaşlarına hiç tavır yapmam
Evlenen adama tebrik delikanlının şanındandır.
Basarım bağrıma, en büyük desteği ben verir
‘Böyle zamanlarda disiplin olmaz, hoşgörü olur’ derim.
Bence sen de öyle yap Hami Hoca…
Ben hoca olsam
Takıma geldiğim ilk güne bakarım
Sinek kaydı traş
Janti bir takım elbise
Kulakta küpe
Omuzda gitar
Ve sosyalist röportajlar…
Müsaade etmem.
Nankör futbolun beni hayattan soyutlamasına
Robotlaştırmasına
Bildiklerimi unutturmasına…
Toplarım futbolcuları
Ama yalnız futbolcuları
‘Bu gece alem var’ derim
‘Ben gitar çalacağım, siz de söyleyeceksiniz’ derim.
Bir gece çalarım felekten
Herkese en güzel elbiselerini giymelerini söylerim.
Beyaz gömlek, siyah pantolon
Hem nalına vururum, hem mıhına…
Bence sen de öyle yap sevgili Biliç…
***************
Pamir
Kapıyı açıp da sessizce odadan ayrıldığında
Oyuncaklarını arıyordu belki…
Ya da oyuncakçı amcasını görmüştü rüyasında da
Ona gidiyordu…
Belki de annesi(!)
Belki de annesi el etmişti ona uzaklardan…
Kim bilir…
Belki de çocuk aklıyla
Bu kokuşmuş düzene kafa tutmuştu.
Alıp oyuncaklarını çekip gitmişti buralardan.
‘Alın ne varsa sizin olsun’ demişti.
Bizim yapamadığımızı o yapmıştı belki de…
Kim bilir…
Belki ayağı kaymıştı öyle düşmüştü havuza
Belki de ayağını kaydırmışlardı bu dünyadan
Kim bilir…
Ah be çocuk!
Her zamansız gidişin öyküsü acıklıdır.
Ve hüzün doludur…
Seninki biraz tuhaf sanki!
Ah be çocuk!
Bir göz etseydin babacığına
Bir işaret…
Nasıl kucaklardı seni kim bilir
Motosiklete binecekmişsiniz ya büyüyünce
Bırak motosikleti
Düştüğün o havuza denizaltı sokardı inan bana
Pamir!
Buralardan giderken bile
Yüzlerce kişiyi ters köşeye yatırdın kardeşim.
Bir kasaba dolusu insan
Seni kilometrelerce uzaktaki ormanda ararken
Bedenin yan bahçenin havuzunda çıktı.
Bedenini oraya saklamıştın ama
Ruhun hepimizin gözyaşlarına aktı.
Aramızdan ayrılan bütün bebelerin
Rahmetine saygıyla…
****************
Digitürk yöneticilerine ricamdır
Digitürk ve Lig TV Türkiye Süper Ligi’ni yayınlamak için ihaleye girdi.
Açık artırmaya katıldı
Ve en yüksek bedeli ödeyerek maçları yayınlama hakkını kazandı.
Sonra
Maçları seyretmek isteyenlere ücret belirleyerek satmaya başladı.
Evlere
Restaurantlara
Kahvehanelere
Otellere
Bunları sınıflarına göre ayırıp metrekare üzerinden fiyatlandırma yaptı.
Öyle ya!
Babasının hayrına girmemişti ihaleye
Tabi ki para kazanacaktı
Bir de lig sonuna kadar şampiyonluk yarışı heyecanıyla sürerse
Değmen keyfine…
Her hafta ayrı para demekti.
Buraya kadar her şey ticari felsefe üzerinde hareket etmekte
Tamamdır diyebiliriz.
‘Aslında buraya kadar konuşacak çok şey var’ demek gerekiyor ya neyse…
Takıldığım
Hayıflandığım
Üzüldüğüm
Sinirlendiğim konu şu…
Digitürk ve Lig TV
Maçları satarken kar etmeyi düşünüyor da
Maçları kendisinden astronomik fiyat ödeyerek satın alan ticari kuruluşların
Kar etmesini neden gözetmiyor
Haksız rekabete neden müsamaha gösteriyor.
Ve bizzat bunu kendisi uyguluyor
Çok sıcak ve taze bir örnek vereyim.
Son Pazar günü
GS-FB maçını evde seyretmek isteyenlere 20 TL’ye
Yanlış duymadınız yazıyla 20 liraya maç sattılar
Restaurantlar ve kahveler
O maçı kendi mekanlarında seyrettirmek için Digitürk’e ayda 2 bin TL’ye yakın para ödüyorlar.
İnsanlar gelecekte, mekanlar dolacak da mekancı belki para kazanacak.
Peki sen Digitürk olarak evlere 20 TL’ye maç satarsan
Restaurantlara ve kahvelere maç seyretmeye kim gidecek?
Kimse… Hem de hiç kimse…
Herkes nevalesini alıp evinde seyretti maçı
Bütün mekanlar da sinek avladı.
Bu haksızlığa bir son verilmesini sayın Digitürk yöneticilerinden
Bir işveren
Bir futbolsever
Ve bir köşe yazarı olarak rica ediyorum.
Spor kamuoyuna hürmetlerimle.